Yaz tatili sonunda gelmişti.Kız arkadaşım Erica'ya vermiş olduğum sözü tutmanın sırası geldi ve çatmıştı.Erica ve ben (Agustin)lise yıllarından beri sevgiliydik.Erica okulun en havalı,zeki,samimi ve güzel kızıydı.Ben ise okul lacros takımında oynuyordum.Komik,düşünceli ve eğlenceli biriydim.New yorkda bulunan Columbia Üniversitesinde okuyorduk.Erica'nın ailesi Arizona'da yaşıyordu.Arabaya binerken Erica'nın kapısını açtım.Bana o bakışını atmıştı yine gülerken gözlerinin içi kısılıyordu.Daha sonra yola çıktık.Yolumuz uzun sürücekti.Birlikte radyodan çalan şarkıları söyledik.Hava kararmaya başlarken gün batımını izlemek için arabayı durdum.Güneş adeta bizi batmadan önce son kez selamlıyordu.Baya bir yol gittik.Gece yağmurun da aşırı yağması ile birlikte yolu görmekte zorluk çekiyorduk.Yolda ilerlemeye devam ederken birden bire bir çarpma sesi duyduk.Erica endişeli bir ses tonu ile neydi o Agustin diye sordu.Bir geyik yada yaban domuzu olabilir diye söyledim.Erica aşağı inip bakmamı söyledi.Arabadan aşağı inip biraz geriye doğru yürürken birden o yerde yatanın bir insan olduğunu gördüm.Korktum ve panikle arabaya geri bindim.Erica bana bakan o iki çift şaşkın gözlerle korkak bir ses tonuyla ne olduğunu görebildin mi Agustin diye sordu.Ona bakıp çarptığımız şeyin bir geyik olduğunu ve yola devam etmemiz gerektiğini söyledim.Yola devam ettik.Benzin çizelgesi hızla azalmaya devam ederken bir saat sonra bir yerde benziklik gördük.Erica çişinin geldiğini söyledi.Ona dönüp gelirken bize yolda atıştırmak için birşeyler almasını söyledim.Başını ileri geri sallayarak benim dediğimi onayladı.Erica'yı beklerken birden önünde led ışıklar olan bir tırın benzin istasyonuna girdiğini gördüm.Çok geçmeden tırdan inen adamı tanıdığımı fark ettim.Bir kaç saat önce çarpıp kaçtığım adamdı.Bana doğru geliyordu.Kafamı benzinliğe doğru çevirdiğim sırada camda Erica'yı gördüm bizim için atıştırmalık alıyordu.Adam git gide yanıma doğru yaklaşmaya devam ediyordu.Korkuyordum.Hem adama ne demem gerekiyordu.Adam yanıma gelmişti artık.Bana doğru elini uzatarak adının Carter olduğunu söyledi.Mahçup ve tedirgin bir ses tonu ile adamın elini sıkıp ismimin Agustin olduğunu söyledim.Carter bana onu orada neden bıraktığımı sordu.Sesi gayet sakin ve meraklı bir şekildeydi.Elimle Erica'yı işaret ederek korktuğumu ve panik halinde onu bıraktığımı pişman olduğumu söyledim.Carter daha sonra biraz önce ki o sakin tavırları gitmiş bir şekilde yarı şakayla karışık o zaman ödeşmek için onu yol üzerinde bulunan Nashville (Tennessee)bırakmamı söyledi.Bunu gerçekten yapacak mıydım?.Birkaç saniye düşündükten sonra Carter'a gülümseyerek tabii neden olmasın dedim.Erica marketten çıkıp arabaya doğru ilerlerliyordu.Elindekileri alıp bagaja koydum.Gözleri ile Carter'ı işaret edip kim olduğunu sormuştu.Ona korkmaması için bir kaç saat önce kazada çarptığımızın bir geyik olmadığını ve onun Carter olduğunu söyledim.Yola çıkmaya hazırdık.Erica arka koltuğa geçmişti.Carter ise ön koltuğa yanıma.Yolda ilk başlarda kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.Erica sessizliği bozarak Carter'a parmağında bulunan yüzüğü sordu.Carter gülümseyerek eski karısına ait olduğunu ve onu daha yeni kaybettiğini anlattı.Carter iri yapılı kısa saçlı kirli sakallı deri ceket giymiş tuhaf biriydi.Radyoyu açmamı söylemişti.Radyoyu açtığımda haberler vardı.Carter kanalı tam değiştirecekken elimi iterek bu kanal kalsın dedi.Tamam dedim.Erica ile dikiz aynasından göz göze geldiğimiz sırada dikkatimi radyoda çıkan bir haber çekmişti.Haberde New York da bir hapishaneden mahkumun firar ettigi ve kendisinin çok tehlikeli olduğu söyleniyordu.Bu kişi insanlara kendisinin evli ve karısının öldüğünü söylüyordu.O zaman bir terslik olduğunu anlamıştım.Carter belinin orada duran silahı bize doğru çekerek arabayı asla durdurmamam gerektiğini ve onu dinlersek bize zarar vermeyeceğini söylüyordu.Silah ondaydı avantajlı taraf oydu.Carter'a dönüp istediklerini yaparsak ve onu dediği yerde bırakırsak herşeyin gerçekten sorunsuzca çözüme kavuşacağını mı sordum.Evet dedi silahı elinde bana doğru tutarak.Erica tüm olanları titreyerek izliyor bir yandan da çantasında bulunan telefonu çıkararak nasıl yardım alabileceğini düşünüyordu.Bunun için doğru zaman neydi.Nasıl yardım isteyecekti.Carter sakinleşmiş şekilde dalmış müzik dinlerken radyoda bir an boş bulunduğu için dogru zamanın geldiğini düşünen Erica çantasında duran telefonu çıkarıp 911'i tuşladı.Telefonunun sesini ve ekran parlaklığını kısarak dikkat çekmemeye çalışıyordu.911 de bir kadın çıkmıştı.Erica bir an boş bulunup çok az yüksek bir sesle derin bir oh çekerek kurtulduğunu düşündü.Telefonu sakince kulağına tutup yatıyor numarası yaparak sessiz sessiz anlatırken başından geçenleri birden ona doğru öfkeyle bakan bir çift göz gördü.Telefonu hızla kapayıp elinden alıp camdan aşağı atan Carter bunun bir daha tekrarlanması halinde olacaklardan onun sorumlu tutulmayacağını söyledi.Agustin gözlerini yoldan ayırmadan birşeyler yapması gerektiğinin bilincindeydi.Arabada seri bir katil vardı.Tehlikeli ve acımasız biri.Daha sonra bir plan aklına geldi.Hızlıca Carter'ın bulunduğu kapıyı açarak Erica ile birlikte onu camdan itmeye çalışıyorlardı.Carter güçlü bir şekilde karşı koymaya çalışıyordu.Daha sonra Agustin arabayı aniden sert bit şekilde fren yaparak durdurdu.Carter olayın verdiği sarsıntı ile arabadan aşağı fırladı.Kurtulmuşlardı.En azından şimdilik.Sabah olmuştu.Yollarına son 1 gün vardı.Ertesi sabah Arizonaya varacaklardı.Yolda ilerlerken yanlarından bir araç geçti.Araçta en arka koltukta iki çocuk vardı biri kız biri erkek.Kız ufaktı ve elinde kocaman bir peluş ayı ile Erica ve Agustine selam yollamıştı.Birden bire arka koltukda birini daha fark ettiler.Evet gördükleri kişi Carter'dı.Agustin arabadakileri uyarmak için korna çalıyorlardı.Erica ise bağırarak onu indirmileei gerektiğini ve tehlikeli olduğunu söylüyordu.Aile onlara inanmış olsa gerek arabayı biraz daha hızlı sürerek uzaklaştı.Carter ve çocuklar aile gözden kaybolmuştu artık.Çok geçmeden yolun kenarında az önce gördükleri arabayı gördüler.Araç kaza yapmış bir yere vurmuştu.Araçtan inen Erica ve Agustin arabaya doğru ilerlemeye başladılar.Arabanın içinde gördükleri karşısında göz yaşlarını tutamayan Agustin çocukların ölümü ile adeta yıkılmış şaşkına dönmüştü.Anneleri de boğazı kesilmis bir biçimde ölü bulundu.Babalarına ne olduğunu merak ettikleri zamanda birden şoför koltuğunun orada kanlı bir el gördüler.Arabanın kapısını açtık.Adamı aşağı indirdik.Adamın yüzü kan revan içindeydi.Tshirtüm ile ağzı ve yüzündeki kanı sildim.Adam öldü ölecekti.Carter'ın yol kenarında yaralı bir şekilde durduğunu anlattı.Daha sonra arabaya aldıklarını ve en yakın benzin istasyonuna bırakacaklarını.Adam daha fazla dayanamadı.Öldü.Erica ile direk arabaya atlayıp en yakın polis merkezine gitmek için yola koyulduk.Yolda adam yerinde kendimizin de olabileceğini konuştuk.Şanslıydık.Yolda ilerlerken aniden arkamızdan hızlıca bir araba gelmeye başladı.Agustin dikiz aynasından baktığında arabanın içindeki adamın Carter olduğunu gördüm.Erica bana gaza basmamı söylüyordu.Hızlanmaya başlamıştık.Carter da hızlıca yanımıza yanaşıp direksiyonu önümüze kırıp kaza yapmamızı sağlamıştı.Agustin yarı baygın şekilde kafasından aşağı kanlar akıyordu.Direksiyona koymuştu kafasını.Carter da bizim gibi yaralı mıydı?.Adrenalin ve korkudan olsa gerek tüm enerjimi gücümü toplayarak arabadan kendimi dışarı attım.Şoför koltuğunun olduğu tarafa giderek Agustini kendine getirmeye çabaladım.Agustin çok geçmeden ayıldı.Arabadan indi.Carter'ın arabasına doğru ilerdedik.Carter arabada yoktu.Yerde kan izlerinden oluşmuş ayak izleri vardı.Ayak izleri dağlık alana doğru gidiyordu.Agustin ile göz göze geldik.Gözümüze bir tabela ilişmişti.Tabelada en yakın polis merkezinin ( Texas-Auistin) 1 km ilerde olduğu yazıyordu.Agustin ile yürümeye devam ettik.Hava kararmak üzereydi.Yolu kaybetmeden nasıl bulacaktık.Ya yabani bir hayvan ile karşılaşırsak.Ya Carter peşimizdeyse.Birbirimize sarılıp soğuktan nefesimizden çıkan buğuları görüyorduk.Dinlenmek istiyordum.Dağlık bir alanda ufak bir mağara gibi birşey bulduk.Hayvanların giremeyeceği ve ateş yakıp ısınacak 1-2 saat uyumak için ideal bir alandı.Agustin cebindeki çakmağı çıkarıp mağara içinde ki çalılardan ufak bir ateş yaktı.Buz gibi soğukta ateşten gelen o tatlı sıcaklık ikimizi birden mayıştırmış olmalıydı.Bir ara ayak sesleri ve nefes alış-veriş sesleri duyduğumu hatırlıyorum.Nasıl kalktığımı hatırlamıyorum.Agustin'i uyandırdım.Elimle ağzını kapatarak ses çıkarmaması gerektiğini söyledim.Ateşi toprakla söndürdük.Ses bize doğru yaklaşıyordu.Elimize mağarada bulmuş olduğumuz birer odun parçası almıştık.Mağara'nın girişine saklanıp ayak seslerinin içeri girmesini bekliyorduk.Ayak sesleri mağaranın oraya kadar gelmişti.İçeri doğru giren Carter değildi.Tavşandı.Güneşin doğmasına birşey kalmamıştı.Agustin ile tekrardan yola çıktık.Az bir yolumuz kalmış olmalıydı.Yol boyunca korkudan olsa gerek takip ediliyormuş gibi hissediyordum.Sonunda varmıştık.Kurtulmuştuk.İçeri girdiğimiz de şerif bizi üzerimizde kanlı kıyafetler ve yara bere almış şekilde görünce bizi sorguya çekti.Erica ağlayarak başımızdan geçenleri teker teker şerife anlattı.Şerif Wayne bizi dinledikten sonra güvende kalmamız için bizi birgün nezarethanede tutucağını açıkladı.Başta kabul etmesek de en sonunda daha güvenli bir yer bulmakta zorlanacağımızı biliyorduk.Kabul ettik.Nezarethaneden içerisi gözüküyordu.Akşam olmuştu.Şerif Wayne ve departmanda ki diğer polis memurları birden bire dış kapıya doğru yöneldi.Memurlardan biri kaçın adam silahımı aldı diye bağırmaya başladı.Hemen ardından silah sesi duyduk.Agustin şerife seslenerek bunun Carter yani sabah anlattığımız aranan psikopat katil olabileceğini ve bizi buradan çıkarması gerektiğini söyledi.Şerif Wayne bize oradan bir yer çıkmamız gerektiğini bizi koruyacağını söyledi.Ardından içerisi bir anda kurşun yağmuruna yakalandı.İçeri deri ceketi ve uzun yağlı kanlı saçları ile Carter girerek.Yerde can çekişen şerif Wayne'e elinde ki silahla kafasından vurdu.Tüm oda şerifin beyni ve kanla dolmuştu.Carter bize öfke dolu gözlerle bakarak sonunda sizi yakaladım dedi.Wayne'nin cebinde ki anahtarları alarak kapıyı açtı.Nolucaktı şimdi bizim de kafamıza mı sıkıcaktı.Carter sanki düşüncelerimi okuyormuşcasına bana dönerek sizin için ölüm kurtuluş olur dedi.Size yapacaklarımın yanında ölüm hiçbirşey değil dedi yüzünde şeytani bir gülüşle.Agustini çıkarır çıkarmaz silahın dipçiği ile yüzüne vurdu.Agustin çığlık atarak elini burnuna koyup kan akmaması için eli ile baskı uyguladı.Burnu ve elmacık kemiği kırılmıştı büyük bir ihtimalle.Daha sonra saçımdan sürükleyerek beni çıkardı.Beni kapının oraya kelepçeledi.Dışarı görebiliyordum.Daha sonra Agustini elleri ve ayaklarından bağlayarak iki tane zıt yöne giden arabanın arkasına bağladı.Agustin bana ağlak bir sesle seni hep seveceğim Erica diyordu.Onu affetmem için ağlıyordu.Ben ise Cartera yalvarıyordum.Ne isterse yapacağımı söylüyordum.Bir yandan da ayağımla yerde duran tabancıyı almaya çalışıyordum.Carter herşeyi ayarlamıştı.Agustini hayatımın aşkını elimden alacaktı.Son kez tüm gücümü kullanarak silaha ulaştım ayaklarımla silahı kendime çektim.Elimin arkasında silahın tetiğini çekip sinsice Carterın gözleri ve dikkatinin üzerimden çekilmesini bekledim.Öyle de oldu.Carter diğer aracın gaz kısmına yerde yatan ölü bir polis memurunu koyduğu sırada silahı hızlıca Cartera doğrultup iki üç el ateş ettim.Kurşunlardan biri Carter'ın karnına,diğeri göğsüne ve sonuncu ise carterın kalbine isabet etmişti.Carter hakettiği yere gidicekti sonunda.Agustin kendini hızlıca çözdükten sonra direk kelepçenin anahtarını Carter'ın cebinden alıp benide kelepçeden kurtardı.Agustine sarıldım ağlayarak.Daha sonra şerif Wayne'nin arabasına binerek özgürlüğe mutluluğa doğru yola çıktık.Herşey somunda bitmişti...
