Ağacın devrilip arkadaşlarının öldüğü yere geldiklerinde bir manzarayla daha karşılaştılar. O varlık nasıl bir varlıksa onu da yemiş, sadece başını geride bırakmıştı. Üstelik ağacın üzerinde de pençe izleri vardı.
O manzarayı da gördükten sonra artık o dağda daha fazla kalamazlardı. Bu yüzden de hızlı bir şekilde oradan ayrıldılar.
Ağacın devrildiği yerden uzaklaştıkları andan itibaren sanki arkalarında biri varmış da onları yakalayacakmış gibi hissediyorlardı. Üstelik bir de birçok yerden kurt uluması sesi geliyordu.
Kurtlar etraflarını sarmış, kırmızı gözlerle onlara bakıyorlardı. Bu gözler iyice yaklaştı ve tek göz haline geldi. Onu görür görmez yerlerinde mıh gibi çakılıp kaldılar.
Gördükleri, kurt muydu? Yoksa ölen dağcıların karşına çıkan o varlık mıydı? Yoksa şimdiye kadar tanımlanmamış bir hayvan mıydı? Kafalarındaki bu soruyu çözmeleri için ondan kurtulmaları gerekiyordu ama nasıl?
O varlık iyice yaklaşmış burunlarının dibine kadar gelmişti. Artık kaçacak yerleri de kalmamıştı. Bu yüzden de onu aldatıp kaçış yolu aramaktan başka çıkar yol göremiyorlardı.
Üçü birden o varlığın üzerine hızlıca gidip aniden durdular ve ayrı ayrı yerlere kaçıştılar. Bu da o varlığın kafasının karışmasına sebep olmuş, öylece yerinde kalakalmıştı.
O varlığın kafasını karıştırmışlardı ama bu seferde yollarını kaybetmişlerdi. Ayrı ayrı yerlere doğru gittikleri için birbirlerini bulma ümidi de kalmamıştı.
Sağa doğru kaçan dağcı bir çıkış yeri bulmuştu. Fakat umudu bir anda sönüvermişti. Çünkü çıkış yeri olarak gördüğü yer uçurumdu. Orada aşağıya inmeye kalksa uçurumdan aşağıya düşmesi muhtemeldi.
Sola doğru koşan dağcı sık ağaçlıklarla dolu bir yere gelmişti ki buradan ileriye doğru gitmesi imkânsızdı.
İleriye doğru kaçan dağcı ise önceden kaybolan dağcı ile karşılaştı. O kaybolan dağcı kendini öyle dağıtmıştı ki gören onu deli sanabilirdi.
Yaratık her üçünün de karşısında görünüyor gibiydi. Aslında sadece sola doğru kaçan dağcının karşısındaydı. Diğerlerinin ise bilinçaltına yerleştiği için öyle görüyorlardı.
Sola doğru kaçan dağcı nereye dönse o yaratık anında karşısına çıkıyordu. Üstelik o yaratık ağzından bir tür sıvı fışkırtıp kendisini yere düşürmeye çalışıyordu. O yaratık sonunda buna muvaffak oldu. Yere düşen dağcıyı anında parçalayıp yedi. Bu seferde kollarına kadar yemiş, gerisini bırakmıştı.
Yaratık son avını da yiyip bitirdikten sonra diğerlerinin peşine düştü. Avlarını yedikçe de daha da güçleniyor ve gittikçe de büyüyordu.
Kaybolan arkadaşını bulan dağcı ona ne olduğunu anlamaya çalıştıysa da ondan sadece boğuk boğuk sesten başka bir şey çıkmıyordu. Aslında o yaratığın arkalarında olduğunu söylemeye çalışıyordu ama korkudan dili tutulduğu için ses çıkaramıyordu.
Yaratık o ikisini bulmuş gizlice arkalarından yaklaşıyordu. Kaybolan dağcı onu görmüştü ama ses çıkaramıyordu. Bu yüzden de diğer dağcıya geldiğini haber veremiyordu.