Karacanın yanına doğru yaklaştım. Çok fazla donuk bakıyordu. İyice yanına sokulup elimi omzuna koydum." Sen iyi misin? Ne zaman buraya geldin" elimi hafif itekleyip telefonunu çıkartıp birilerine mesaj attı.
" Karaca sana diyorum iyi misin?" Karaca gözlerini gözlerime dikti.
" Konuşabileceğimiz rahat bir alan var mı?" Ona az ileride duran bankı gösterdim. Bana kafa sallayıp banka doğru yürüdü. Banka oturduğumuzda konuşmasını bekledim. Bir andan da geç kalmak istemiyordum.
" Karaca artık konuşacak mısın? Acelem var benim" bir anda gözlerini dikti.
" O bebeğe dokunmayacaksın Nehir. Amcam yüzünden bunu yapamazsın" istemsiz olarak göz devirdim.
" Amcanın benden olacak bebeğe ihtiyacı yok. Baksana Efsun da hamile. Artık onun çocuğuna babalık yapar" Karaca şaşkın bir şekilde bakıyordu.
" Nehir sen salak mısın. Sırf amcam yanında değil diye o bebeğe kıyacak mıydın? O senin umudun. Ona bu şekilde kıyamazsın. Hem-" ne demek istiyordu.
" Hem ne?" Uzaklara dalmıştı gene:
" Benim Efsundan alacak bir intikamım var. Onun bana can borcu var Nehir duydun mu beni. Sende bana yardım edeceksin. O bebeğe kıymak yerine intikamını alacaksın" tebessüm ettim.
" Nasıl olacak o" çok donuk bakıyordu.
" Onları en mutlu oldukları günde vuracağız. Amcama bebeği aldırdım de. İlk işimiz bu olacak. O bebek gitti sanırken Efsuna gidecek. Yalnız müttefike ihtiyacımız var. Bize yardımcı olacak insanlar bulmamız gerek" doğru söylüyordu.
" Hakan var arkadaşım. O olur mu? Yamaç ile yaşadığım her şeyi biliyor. Onun bize yardımı dokunabilir" Karaca kafasını salladı.
" Arık, amcamın düşmanı o olur mu ek olarak" Arığın ismini duymak istemiyordum. Onun da Yamaçtan farkı yoktu. Arık yerine Aliço çok daha iyi olacaktı.
" O olmaz onu unut. Onun yerine Aliçoyu alalım" Karaca uzatmadan tamam dedi.
" O zaman sen Hakanın yanına git. Bende Aliçoyu alacağım. Bir saat sonra her zamanki parkta buluşalım" ona kafamı salladım. Karaca yanımdan uzaklaşırken Hakanı aradım.
" Hakan biliyorum seni ne zamandır aramıyorum fakat yardımına ihtiyacım var. Sana konum atacağım oraya gelir misin" cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Geleceğini biliyordum. Beni yalnız bırakmayacaktı. Mesaj olarak konumu gönderdim.
Sahil kenarında bir banka oturmuş Hakanı bekliyordum. Kaç dakika geçti bilmiyorum fakat zaman sanki geçmiyor gibiydi. Bir anda bacağımdan dürtüklenmeye başladım. Dürtükleyen kişiye baktığımda küçük bir çocuk ile karşılaştım. Elinde içi peçete dolu poşet vardı.
" Abla iyi misin? Omzun çok acıyor mu" yaşanan şeylerden sonra omzumu unutmuştum.
" Hayır canım acımıyor" elindeki poşeti elime aldım.
" Hem sen bu torbayı bana kaça satarsın söyle bakayım" çocuğun gözleri bir anda ışıl ışıl oldu.
" Abla gerçekten de alacak mısın" çocuğun başını okşadım.
" Evet canım alacağım. Ama sen bu mendilleri hediye et olur mu insanlara" çocuk kafasını salladı.
" Abla sana 30 a olur" cebimden parayı çıkartıp uzattım.
" Sen şimdi bu parayı al direkt annenin babanın yanına git olur mu. Havalar soğumaya başladı bak. Çok kalma dışarıda" çocuğun yüzü düştü istemsiz olarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEHYAM✨ ( TAMAMLANDI)
Novela JuvenilDeli hastanesi onlar için ruhlarını birleştirdikleri bir kapıydı. Birbirinin tıpatıp aynısı olan bu iki ruh zamanla bir meyve verdi. Meyve kimisi için bir hatadan ibaret olsa da , kimisi için de ruhunu yeşertmek için bir şanstı. " HAMİLEYİM " Yamaç...