Ellerim ile kolumdaki çantayı sıkıca kavrayarak Akif'in odasına doğru adımlarımı sürükledim. Son yaptığım saçmalamaktan başka bir şey değildi biliyordum. Ama böyle de olmasını istemezdim.
Ağabeyimden haberi dün gece almış sabah olana kadar beynim kendi içinde müthiş bir kavgaya tutuşmuştu. Gece sürekli uyuyup uyanma arası bir rutin geçirmiş en sonunda nihayet güneş doğmuştu.
Canım bir şeyler yemek istemediği için hastahanenin ziyaret saatine yakın evden çıkıp otobüs durağına doğru adımlarımı hızlandırdım. Çıkarken de evdekilere yürüyüşe gittiğimi söylemiştim.Zihnimde beni yoran düşünceleri bastırmaya çalıştım ama nafile, gerçekler daha çok yüzüme vuruluyordu. "Bak işte senin yüzünden hasta oldu gördün mü ? Ne vardı anlayıp dinlemeden hareket edecek.. Bence akılsız başın cezasını gönül çekiyor.."
Kapının önüne geldiğimde yüreğim ağzımda atıyordu.Besmele çekip kapıyı açıp başımı içeriye doğru uzattım. O güçlü kuvvetli benim sevdiğim adam iki günde eriyip gitmeye başlamıştı. Göz göze geldiğimizde gözlerini gözlerimden ayıran o olmuştu.Bunu yapması bile bana ceza olarak yeterdi.Başımı odada gezdirip konuştum.
-"Girebilir miyim?"
Konuşmadan sadece başını salladı.Daha sonra yorgun belini yatağa geri bıraktı.Odaya girip kapıyı kapattım. Hastahanelerde meşhur olan refakatçi koltuğunun ucuna oturdum.
Başını pencere tarafına çevirmiş asla bana bakmıyordu. Haklıydı biliyordum ama bende onu özlüyordum onun da beni merak etmesi gerekmez miydi? Ah hayır Hifa şu aklını başına topla artık.Bu adama hala böyle aşıkken nasıl olacaksa,biri hakkında çok büyük konuştum sanırım.
Bir kaç dakika sessizliğin ardından sessizliği bozan ben olmuştum.
-"Nasılsın? yani şey.."
Başını sanki ciddi bir şey izlermiş gibi camın dışındaki insanlara dikmişti.Bir kaç kes öksürdükten sonra yönünü bana dönüp gözlerini sıkı sıkıya kavradığım çantama çevirdi.
-"Gördüğün gibi elhamdülillah iyiyim..Sen ? umarım hayatın benden sonra daha çok yoluna girmiştir. Neticede istediğin buydu değil mi?"
Dolan gözlerimi ondan gizlemek için başımı eğdim. Sakin kalmalı ve derin nefesler almalıydım. Parmaklarım ile çantanın sapını sıktım,parmak boğumlarım beyazlamıştı.Anlık bir refleksle ayağa kalkıp dil ucuyla konuştum.
-"Ben gideyim artık geçmiş olsun.Hem ağabeyim gelir birazdan bizi böyle görmesin?"
Şaşkınlıkla kaşlarını kaldırıp indirdi.Dudaklarını onaylar gibi dümdüz bir çizgi hali aldı. -"Bence bu kadar kafana takmamalısın sonuçta seninle benim aramızda yanlış anlaşılacak bir şey yok öyle değil mi?"
Uzun süre gözlerini yanıt bekler gibi yüzümde gezdirdi. Daha sonra yatağa geri yatacağı sırada gelen öksürük kriziyle sürahiden su doldurmaya çalıştı. Koşarak sürahiyi elinden alıp suyu bardağa doldurdum uzattım. Titremekten suyun yarısını üzerine dökmüştü. Ağlamak için yer arayan gözlerimi dudaklarımı bastırarak suyu içmesine yardım ettim.
Elleri eskisinden daha soğuktu. Allah'ım ben ne yapmıştım bu adamın bu hale gelmesinin tek sebebi bendim.Bardağı masaya bıraktıktan sonra istemsizce tırnaklarımı kemirmeye başladım.Anlık bir cesaretle ona dönüp sordum;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜNZEVİ (Tamamlandı)
DuchoweHavanın soğuk olmasından mütevellit deniz kenarındaki taşların birine oturdum.Ucu bucağı olmayan karanlıkta herkese korkunç gelen ama benim geceleri hırçın dalgalarını daha çok sevdiğim deniz..Kokusu..Huzuru.. Dalgalar birbirini kovalarken hava daha...