5

1.8K 129 12
                                    

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

İyi okumalar🥂

Ben daha önce defalarca denemiştim Casandra'yla. Bu yüzden yapabiliyordum. Ancak Jungkook'un ilk denemesinde yapması mümkün değildi.

—Kütüphanenin yasaklı bölümüne girmeyi nasıl başardınız? Bunu daha önce defalarca kez çalıştığınız ortada dedi müdür.

—Gaipten sesler duyduğumu her zaman söylerim. Dediler ki "Jungkook'un elini tut ve enerjinizi birleştirin." Ben de Jungkook'a bayılırım bilirsiniz. Düelloda da 10. saniyeden kaybetmemin sebebi oydu. Dedim fırsat bu fırsat tuttum elini.

—Sung Kyun sen şuan ne zırvalıyorsun? Dedi müdür.

Jungkook'sa tekrardan düelloda neredeyse beni öldürecek olmasına yaptığım gönderme yüzünden bozulmuştu.

—Bana inanmıyorsunuz. Dedim.

—Enerjini gizlemeyi bilmeseydin şuan sana inanmamak için bir nedenim kalmazdı.

—Ailemizden bu tarz şeyler öğreniyoruz. Evde yüzlerce kitap var. Abartıyorsunuz dedi Jungkook.

Oldukça mantıklı bir açıklamaydı. Beni korumuştu. Müdür susup kalırken ona göz devirdim.

—Çıkabilirsiniz dedi.

Tam kapıdan çıkarken okul sallanmaya başladı. Bu kesinlikle beklediğim bir şey değildi. O kadar şiddetli sallanıyordu ki yere düşecekken belime sımsıkı sarılan kolları hissettim.

—Buraya gelin hızlı olun dedi müdür. Ardından bir dolabı büyüyle itti. Her şey yerlere düşerken kaydırak tarzı şeyin önüme gelmiştik. Müdür çoktan kendini kurtarmışken Jungkook kucağına benimle birlikte oturdu ve aşağı kaymayı başladık. Gerçekten hayatımdaki en saçma anlardan biriydi.

Yere düşmeyi beklerken Jungkook'un mavi enerjisi etrafımızı sardı ve bizi havada tuttu. Elinin çıplak bacaklarımda olması.. fazla garip hissettiriyordu.

Yere indiğimizde beni de yere indirdi. Belimdeki kolunu çekmezken ona yaslı bir şekilde duruyordum.

Müdür yoktu. Ikimizde burada öylece kalmıştık. Mağara tarzı bir yerdi ve aşırı soğuktu.

—Jungkook beni bırakabilirsin diye fısıldadım. Kolunu yavaşça çekti. Onun yanından geçip geldiğimiz yere baktığımda düz duvar olduğunu gördüm.

—Tamam bu nasıl mümkün olabilir diye sormayacağım ama fazla saçma dedim elimi duvara koyarken.

Enerjimle duvarı kırarken bir kaydırak bekliyordum. Ancak sadece taştı.

—Enerjini harcama. Burasının enerjisi çok yoğun. Istediğimiz her şeyi yapamayız dedi.

Ona döndüm.

—Ne yapıyoruz o zaman şimdi? Bizi ışınlamayı deneyebilirim dedim.

—Buraya geldiğimizden beri ilk defa bana karşı bu kadar sakin ve yavaş davranıyorsun dedi.

—Konumuzun bu olduğunu sanmıyorum dedim eski tavrıma dönerken.

—Işınlayabilecek yeterli enerjin olduğunu sanmiyorum dedi.

—Senin enerjinle...

—Enerjimi seninle paylaşmayacağım. Dedi sert ve net sesiyle.

Şaşırarak ona bakarken bu çok saçma bir red edişti.

—Güzel. O zaman bu mağarada ne yapmayı düşünüyorsun? Diye sordum.

—Bana karşı bakışların ve hislerin değişene kadar sadece oturacağız. Dedi ve bir kenara geçip oturdu. Şaşkınlıkla ona bakarken ciddi olup olmadığını tarttım bir an.

—Ne varmış sana tavırlarımda? Ayrıca bir tavır takındıysam bile kesinlikle hak ettin. Beni öldürüyordun dedim.

—Bu akademiye girdiğimizden beri tavırlısın. Beni tebrik bile etmedin dedi.

Yere oturamazdım. Altımda etek vardı ve bacaklarım yerle temas ederse daha çok üşürdüm.

—Gözünü hırs bürüdü ve beni hiç bir zaman umursamadın. Sonunda istediğin şeyi başarıp kırmızı gruba girdin ve ilk yaptığın şey birini ezmek oldu. Tebriği hak ettin mi sen?

—Çalışmama yardım edebilirdin. Birlikte girebilirdik. O zaman aramıza duvarlar girmezdi.

—Ayrı sınıflardaydık Jungkook ve sen bu akademiye girdiğimiz an da benimle tüm bağını kestin.

—Yanıma gelebilirdin.

—Beni istemeyen birinin neden yanında bulunayım? Ayrıca kendini çok mu önemli sanıyorsun? Senin yanında durmak için can atıyormuş gibi mi görünüyorum?

—Önemli değilsem benden neden enerji istedin? Kendin hallet. Dedi.

—Kendimi ışınlayacak enerjiyi elbette bulurum. Ancak seni ışınlayabilecek enerjiyi bulamayacağım için bu teklifi sunmuştum. Sen de o çok güçlü enerjinle duvarları falan delerek çıkarsın artık.

Bir şey demedi. Bende söylemedim. Öylece ayakta dikilmem saçma duruyordu. Ondan olabildiğince uzak bir köşeye oturdum. Ellerimle oynarken kesinlikle üşüyordum. O ne mi yapıyordu kendi enerjisiyle kendisini ısıtıyordu. Gerçekten bencildi. Ondan yardım istememi bekliyordu. Bunu yapmazdım.

Kendimi ışınlayacak enerjim falan da yoktu. Burası çok garip bir yerdi. Jungkook'un enerjisi nasıl hala olabiliyordu anlamıyordum.

Sinir bozucuydu her şeyiyle. Yana doğru yavaşça yatarken kafamı yere koydum. Dizlerimi kendime çekerken olabildiğince küçüldüm.

—Sung Kyun diye mırıldandı.

—Hm? Diye mırıldandım.

—Benden nefret etmen için hiç bir sebep yok.

—Senin de bana bu kadar ısrar etmen için hiç bir sebep yok. Tek başına yeteri kadar güçlüsün. Dedim.

Ayağa kalktı. Yavaşça bana doğru yürürken bedenime dokunmasıyla mavi enerji benimde etrafımı sardı. Gözlerim kapanmak üzereydi.

—Düello da o kadar çok korktum ki.. şimdi yine karşımda kötü bir haldesin. Neden bilmiyorum ama zaafım haline geldin. Sana bir şey olmasına katlanamıyorum.

—Bana senden başka kimse zarar vermiyor dedim.

Beni kucağına aldı. Kolladı karnımın üzerinden bana sarılırken en azından artık üşümüyordum. Kafam yorgunca omzunda dinleniyordu. Bacaklarım öylece bacaklarının üzerine uzanmıştı.

Aniden oturuşumu değiştirdim. Bacaklarım açık bir şekilde onun kucağına oturdum çenesinden tutarken bana bakıyordu.

—Bunu yapacağım için benden nefret etmen umrumda bile olmaz. Bana karşı bir özür olarak düşün. Dedim ve elimle yanaklarını tutup öne doğru kaydım. Beni itmesine bile izin vermeden o anki şaşkınlığının getirdiği boşlukla ikimizinde enerjisini kullanarak bizi ışınladım. Yıkılan akademiyi görebilme fırsatım olmuştu. Jungkook'un üzerine bayılırken o çoktan yerde baygın yatıyordu.

Magicians ~Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin