Jungkook anında elimi tutarken ayağa kalktı.
—Jungkook güçlerimi istiyorum. Dedim gözlerinin içine bakarak.
—Yeterince açık mı? Kaderimiz bu şekilde. Sen güçlerimin alınmasına sebep olsan dahi, ben seni terk etsem dahi Plahcettenin eşi planchette için yaşamak zorunda. O yüzden güçlerimi tam olarak şuan istiyorum. Benden gitmelerine sen sebep oldun. Geri gelmesini de sen sağlamalısın.
—Sen ne zamandır biliyorsun? Diye sordu. Bana doğru gelen bir büyüyü tek eliyle durdurup göz bağımızı kesmezken.
—Neyi? Hepsini en başından beri biliyorum. Senin eşin olduğumu. Cadıları senin çağırdığını. Ki bunu sadece sen yapabilirsin. Sadece kabullenmem zaman aldı.
—Ona rağmen beni bırakmadın mi?
—Ona rağmen seninle öpüştüm. Dedim.
Sonrası garipti. Jungkook'un gözleri gece mavisine dönerken elinde buz mavisinden bir kılıç oluştu. Onu birden atarken üç cadı duvara saplı bir şekilde kaldı.
Herkes elindeki büyülerle dakikalardır yenemediği cadilarin tek hamlede durmuş olmalarına baktı.
Jungkook onlara doğru uçarken ben de yavaşça yürüdüm. Topuk seslerim yankılanırken gece mavisi enerji her yeri sardı.
—Artık bu güçlere ihtiyacımız yoktu zaten dedi cadılar ve kahkaha attılar.
Cadıların tam altına geçerken Jungkook büyük bir enerjiyi onlara gönderdi. Cadılar yok olurken kırmızı enerjim üzerime simler halinde düşüp ruhuma karıştı.
Gözlerim kırmızıya dönerken Jungkook'un enerjisinden etkilenmemek imkansızdı. Herkes geriye savrulmuştu ve baygın bir halde yatıyordu.
Dizlerimin üstüne çökerken kendi enerjimi kabul etmem tabi ki sorun değildi. Sorun cadıların kara enerjisinin çok yoğun bir oranda bana karışmış olmasıydı. Kabul etmek zordu.
Jungkook önüme yavaşça indi. Diz çökerken eliyle çenemi tutarak yavaşça kaldırdı kafamı.
—Özür dilerim diye fısıldadı.
—Normalde eşler hata yaparak sürekli Planchette'den özür dilermiş. Tüm kuralları yıkıyorsun Jungkook diye fısıldadım.
—Herkesi uyandırmamız gerek dedi.
—Jungkook şuan kimse uyanamaz. Dedim.
Ben de uyumak üzereydim. Enerjisi çok yoğundu şuan ve meclisin her bir köşesini sarmış durumdaydı. Baskı yapıyordu.
—Sung Kyun ne oluyor? Diye sordu eliyle saçlarımı geri atıp yüzüme bakarken.
—Enerjini kontrol edemiyorsun. Çok yoğun dedim biraz daha direnmeye çalışırken.
Jeon Jungkook
Karşımda bayılmak üzere olan Sung Kyun beni daha da panikletiyordu. Yine bir sürü bilmediğim şey vardı. Ve yine hepsini o biliyordu. Bu güçle ne yapacağımı bile bilmiyordum. Çok fazlaydı. Bu kadarını kontrol etmem hiç bir zaman tamamen mümkün değildi.
—Sung Kyun ne yapmalıyım? Diye sordum. Ona bir şey olucak korkusu o kadar yoğunlaşmıştı ki.
—Sakin ol Jungkook. Bana bir şey olmaz. Zihnini aç bana. Konuşmak zor dedi ve yan dönüp öksürmeye başlarken kolumu karnının üzerinden geçirip kendime çektim. Onu kucağıma alarak ayağa kalktım. Meclisin dışına yürürken onun zihnime sızışını hissettim.
—Paniklediğin için enerjin daha da kontrolden çıktı Jungkook. Sakin olmalısın. Ölecek kişi ben olmam ancak gerçekten birilerini öldürmen mümkün. Akademidekiler dahi enerjini çok yoğun bir şekilde hissediyordur eminim ki. Bana bir şey olmayacak tamam mi? O yüzden sadece sakinleş ve enerjini üzerimizden çek.
Ona bir şey olmazdı. Neden olmazdı yine bilmiyordum ancak o yalan söyleyen biri değildi. Sakince zihnimi boşaltırken enerjimi hissettim.
Geri toplarken bu yorgun hissettiriyordu. Sonunda bittiğine emin olduğumda kafamı eğerek Sung Kyun'a baktım.
—Yanında olacağım. Her zaman. Ne yaparsan yap. Tanrı bu şekilde istiyor çünkü. Bana pek söz hakkı düşmüyor. Dedi.
Kucağımdan yavaşça doğruldu. Derin bir nefes alırken kendimi meclisin ortasında bulmayı beklemiyordum. Ayağa kalkarken Sung Kyun'un enerjisini hissederken benim dağıttığımı o topluyordu.
Herkes uyanırken Kont'un bile kendine gelmesi zaman almıştı.
Toplantı yarına ertelenirken bazı kont'un yanına gidenler olmuştu. Sung Kyun'un idam edilmesi hakkında.
Sung Kyun dik duruşunun aksine yorgun olduğunu hissedebiliyordum.
—Dertlerinizi sonra anlatırsınız. Bana lazım kont Dedi Sung Kyun.
Bugüne kadar saygıda kusur etmediğimiz büyüklerimize dahi bu şekilde davranıyorsa bıkmış olmalıydı.
Eliyle gitmeleri gereken yeri gösterirken konta geçmesi için izin verdi. Ailem ve Baek ailesi yanıma geldi.
—Charlotte bizle kalmaya devam etsin. Bizi çok sevdi. Biz de onu çok sevdik dedi annem.
—Ben onu tamamen unuttum dedim elimi saçlarımın içinden geçirirken.
—Planchette'nin her zaman bir eşi olur. Planchette'yi tamamlayan kişi. Tanrı Planchette'nin kendisine karşı küstahlık yapmaması için mükemmel yaratmadı. Gücünü çok verdi evet. Ancak bunu kontrol edebilecek odağı vermedi. Diye söze başlarken Bayan Baek herkes onu dinlemeye başladı.
—Planchetteler her zaman erkek olmuyor. Hatta en güçlü ve acımasız olarak bilinen planchette bir kadın. Eşine çok kötü davranmış. Ancak eşlerin ondan yolunu ayırması mümkün değildir. Kader birlikte yazılmıştır çünkü. Planchette'nin kontrolden çıkmaması için eş de en az kendisi kadar özel yaratılır.
Herkes dikkatle onu dinlerken Sung Kyun'un zaten eşim olması kaderin güzel bir cilvesiydi.
Geliyor olduğunu hissederek kafamı oraya çevirdim. Onun hakkında konuşan insanlara ifadesizlikle bakarken bize doğru yürüyordu. Büyük adımlarıyla, yürürken saçlarının hareketiyle gerçekten havalı bir kadındı.
—Seni eğitecek. Ancak hiç bir zaman gücünü tamamen kontrol edecemeyeceksin. Sadece başkalarına zarar vermemen çıkabileceğin maks seviye olucak. Gücün kontrol edilemez. Dedi Bayan Baek.
Sung Kyun yanımıza geldiğinde annesinin muhtemelen son cümlesini duymuştu.
—Küçük nerde? Onu da getirirsiniz diye düşünmüştüm dedi.
—Charhlotte mi? Diye sordu babam.
Kafasını salladı.
—Evde bizi bekliyor.
Aniden kırmızı enerjiyle yok olurken gücünü özlediğini tahmin edebiliyordum. Her şeye çok çabuk ayak uyduruyordu.
—Biz de gidelim. Yorgundu. Onu eve götürmem gerek dedim.
—Bugün bizimle kalamaz misiniz? Sizi özledik dedi annem.
—Daha sonra. Aramızda konuşmamız gereken şeyler var dedim.
Hepimizi bizim eve ışınlarken Sung Kyun Charlotte'yi kucağına almış koltukta oturuyordu.
—Yanıldım dedi Charlotte.
—Yanıldın dedi kafasını sallayarak.
—Gitmen gerekiyordu.
—Bir ihtimaldi. Dedi Onu onaylayarak.
—Sung Kyun eve gidelim mi? Herkesin dinlenmesi gerek dedim.
Gözlerini ailesine cevirmeden direk olarak bana baktı. Hepsi benim ailemde dahil onu kırmışlardı ve normale dönebileceğine pek ihtimal vermiyordum.
Beni affetmesinin bile nedeni yalnızca kaderi kabullenmesiydi. Yoksa gerçekten çekip giderdi.
Omuz silkti. Kararı bana bıraktığı anlamına geliyordu. Ona doğru yürüdüm. Charlotte'yi kucağından indirdi. Uzattığım elimi tutarken bizi eve ışınladım.
Kemerini çözerken banyoya ilerledi. Bu kadar şeyi bilmesi hatta bu yolu seçmesi bile tanrının bir emriydi. Bana nefreti yüzünden her şeyi öğrenmek zorunda kalmıştı. Şimdi de öğrendiklerini benim için kullanacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Magicians ~Jeon Jungkook
Fantasy-Bunu nereden öğrendin? Ben hayatımda ilk defa duymuşken sen bunu yapmayı nasıl başarabilirsin? -Seni yenebilmek için her gün çok çalışıyorum Jungkook. Her gün. Ancak enerjin o kadar güçlü ki senden çok daha bilgili ve yetenekli olmama rağmen seni...