3

1.9K 148 0
                                    

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.

İyi okumalar🥂

Ikinci gün. Herkes deli gibi kırmızı grubu ve beni konuşuyordu. Asıl damgayı kesinlikle ben vurmuştum.

—Baek Sung Kyun ve Kim Yugyeom.

Kırmızı gruptan biriyle mi çıkacaktım? Hem de kırmızı grup olmadan.

Yugyeom'la yan yana merdivenlerden inerken gerilmiştim.

—Bu kurallara aykırı. Kırmızı gruptan olmayan biri kırmızı gruptan olan biriyle düello yapamaz dedi Bogum.

—Ikisi de elit. Sorun yok dedi müdür.

—Kırmızı grup farklı bir şey olduğunu sanıyorduk dedi başka bir öğrenci.

—Kırmızı grupta hiç içinizden birini göremiyorum. Hepsi elit. Yani aslında her elit bir kırmızı gruptur dedi müdür.

Ona cidden mi der gibi baktım.

Hazırlanmamıştım. Kırmızı gruplara göre çalışmamıştım. Başla kelimesiyle ıkimizde aynı anda ellerimizi kaldırdık.

Kırmızı enerjimle onun mavi enerjisi buluştu. Yeteri kadar zorlamıyordu. O ikinci elini destek çıkarken ben hiç bir şey yapmamıştım.

Öylece kırmızı enerjim elinde patlarken duvara sertçe çarpıp yere düştü.

—Kırmızı gruptan birini yendi.

—Bu zamana kadar numara mi yapıyormuş?

—O gerçek bir elit.

...

Jungkook'la finale kaldık. Lânet olsun ki bu gerçekleşti. Herkes buna şaşırıyordu. Iki 1. sınıf olarak herkesi yenmiştik. Sadece ikimiz kalmıştık. Kaybedecektim.

—Jeon Jungkook ve Baek Sung Kyun.

Yavaşça ayağa kalktım. Onu izlemiştim. Son yüz yılın en güçlü büyücüsüydü. Merdivenlerden inerken bir adım arkamdaydı yalnızca.

Kendimi ağlayacak gibi hissediyordum. Istediğim Jungkook'a yenilmek değildi. Hata yapmıştım. Aptaldım. Gücümü  açıkça belli etmemeliydim. Başından beri bunun için çabalamıyor muydum zaten? Jungkook'la yarıştırılmamak, aynı kefeye konmamak için çabalamıyor muydum? Neden birden güç gösterisi yapmıştım?

Jungkook'u yenemedikten sonra tüm kırmızı grubu yenmemin hiç bir anlamı yoktu.

—Kontrolden çıkmamaya özen gösterin. Amaç öldürmek değil etkisiz hale getirmek. Diye müdür cümlelerini sıralarken ben kaybedeceğimi kabullenmiştim.

Kafamı Jungkook'a çevirdim. Direk olarak gözlerime bakıyordu. Kendinden emindi. Işte beni yaralamıştı. Beni incitmekten çekinmeyecekti. Halbuki ben hiç bir zaman ona zarar veremezdim.

—Başlayabilirsiniz dedi müdür. Direk olarak elini kaldırdığında gece mavisi enerjisi hızla üzerine geldiğinde elimi kaldırıp hızını yavaşlatmıştım.

En azından bu kadar fazla hasar almazdım. Ona karşı koymama sinirlenirken daha da üstüme yüklendi. Ikinci elimi ilk defa enerjimin arkasına koydum. Bir kaç adim gerilerken hiç bir işe yaramıyordu. O kadar yükleniyordu ki bu enerji eğer bende patlarsa ölme ihtimalim bile vardı.
Ayaklarım yerde kayarken herkes kimin kazanacağını en başından beri biliyordu zaten. Şuan bu kadar direnmem bile büyük bir şeydi.

Bırakmaya asla niyeti yoktu. Duruşumu düzelttim. Kafamı Jungkook'a kaldırırken onunla göz göze geldim. Ne yapacağımı anladığında engel olamayacak kadar geçti. Ellerimi aşağı indirdiğimde gece mavisi enerji sertçe bana çarptı ve içimden geçerken aynı hızda duvara çarpacakken aynı enerji buna engel olmuştu.

Bilincim havadan metrelerce yüksekte kapanırken etrafta mutlak bir sessizlik hakimdi.

...

Jeon Jungkook
Müdürün söylediklerini doğru düzgün dinleyememiştim bile onu izlemekten. Kaybedeceğini biliyordu. Ancak yüzünde öyle bir ifadesizlik vardı ki bu sinirimi bozmuştu. Kafasını bana çevirdi. Göz göze geldik. Aynı onun bakışlarıyla karşılık verdim ona.

Kazanacaktım. Bu herkes tarafından bilinen bir şeydi. Peki o nasıl bu kadar sakindi?

—Başlayabilirsiniz. Dedi müdür.

Elimi hızlıca kaldırırken enerjim ona gerçekten çok hızlı bir şekilde ulaştı. Bir an tutamayacağını sanmıştım. Bu tehlikeli olurdu. Eğer enerjim direk olarak onda patlarsa bu çok tehlikeli olurdu. Enerjimin hızını yalnızca yavaşlattı. Güçsüzdü. Beni yenmesine imkan yoktu. Ben bunu bilmeme rağmen neden tüm gücümle ona saldırıyordum onu bile bilmiyordum.

Ikinci elini koyduğunda bile bir işe yaramadı. Bir kaç adim geriledi. Kaybedeceği noktaya gelmişti. Buna rağmen o kadar iyi dayanmıştı ki ona hayran olmamak imkansızdı. O muhteşem biriydi.

Duruşunu düzelttiğinde ona baktım. Yüzüne. Gözleri gözlerime çıktığında bunu yapmaması için o an zamanım olsaydı diz çöküp yalvarabilirdim. Ellerini indirdiğinde enerjimin ona çarpmasına engel olamadım. Henüz o kadar kontrollü değildim.

Enerjim onun içinden geçerken duvara çarpmasına engel olabilmiştim. Baygın bir şekilde havada yatıyorken kendimden nefret ettim o an. Onu yavaşça yere indirirken herkes şokla bu anı izliyordu. Onu kucağıma indirdiğimde çenem kasıldı. Onu bu hale ben getirmiştim.

O kadar hafifti ki. Kollarımda öylece duruyorken o kadar savunmasızdı ki... Kendimden nefret ettim. Bu hatayı yapmamalıydım. Bu akademiye gelirken tek düşman olmayacağım, tek yarışmayacağım kişi oydu. Bunun için kendime söz vermiştim. Ancak bunca kişi içerisinden ilk onu ölüme sürüklemiştim ben.

...

Yatakta öylece yatıyordu. Büyüler yapılmıştı. Her yol denenmişti. Ancak bir haftadır uyanmıyordu. Ölmemişti. Yaşıyordu. Ancak uyanmıyordu da. Bazı zamanlar bilincinin açıldığını biliyordum. Ancak asla kalkmıyordu.

Saat gecenin üçüydü. O yavaşça gözlerini araladı. Derin bir nefes alırken hiç bir şey olmamış gibi yattığı yerde oturur pozisyona geçti. Bir eliyle karnını sararken doktorların söyledikleri yeniden aklıma doldu.

"Kalıcı bir hasar olabilir."

Onda kalıcı bir hasar bırakmış olabilirdim. Bunu siktiğimin düellosunda ben yapmış olabilirdim.

—Sung Kyun diye fısıldadım. Onu korkutmamak için bu kadar sessizdi sesim. Ancak o benim sesimi duyduğu gibi korkulu gözlerini bana çevirmişti. Kendimden bir kez daha nefret ettim.

Benden korkmamalıydı. Ona bir daha zarar vermezdim. Bilerek yapmamıştım. Hayatım üzerine yemin ederim ona bir daha asla zarar vermezdim.

—Özür dilerim dedim.

Kafasını salladı yalnızca. Başka hiç bir tepki vermedi. O uyurken neredeydi? Bilinci açıkken neler duymuş yaşamıştı? Bunlar her zaman onun sırrı olarak kalmıştı. Sung Kyun size bir şey söylemezdi. Sizin anlamanızı beklerdi. Ben yeterince zeki değildim. Onu hiç bir zaman çözememiştim.

Magicians ~Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin