on üç

5.9K 387 236
                                    

Bölüm şarkısı: Kâzım Koyuncu - İşte Gidiyorum

İyi okumalar.

"Yavuz da geldi, hoş geldin kardeşim. Babamla seni bekliyorduk. Özlemiş seni. Diyip duruyor sürekli."

Abime baktım. Gülümsüyordu ve kolu babamın omzundaydı. Sinirle güldüm ve başımla selam verip yanlarına oturdum. Onlar birlikte sohbet ederken ben sigara içiyordum. Yarım saat sonra abim, "Bu telefona bakmam gerekiyor, siz konuşun baba oğul," diyerek kalkmıştı. Ben de babamla birlikte baş başa kalmanın sinirini üzerimden atmaya çalışıyordum.

"Nasılsın, çocuk?" Sahili izleyen gözlerimi babama çevirdim. Bana bir kez bile oğlum dememişti. Demesine gerekte yoktu. O benim babam değildi, ben de onun oğlu değildim. Aynı soyadı taşıyan, kan bağı olan iki insandan başka birisi değildik. Çocuk ayrımcılığı yapmaya bayılırdı. Tüm oğullarını severken beni sevmiyordu. Nedenini hiçbir zaman çözemediğimiz bir şekilde benden nefret ediyordu. Çocukluktan beri. Kaşımdaki izden belli değil miydi zaten benden nefret ettiği?

Sorduğu soruyu umursamadım ve önüme döndüm. Çakısını çıkardı ve karın boşluğuma dayayıp yüzüme yaklaştı. "Sana sordum, çocuk."

Histerik bir şekilde güldüm ve çakıya baktım. "Beni bunlarla korkutabileceğini mi sandın, Yıldıray Silahtaroğlu?"

Yüz ifadesi değişirken, çakının keskin yerini elimle kavradım ve sıkıp havaya kaldırdım. Avucumun içinden kanlar akarken o adama döndüm. "Bak," dedim. "Bu senin eserin. Çakılar canımı yakmıyor. Acıyı hissetmiyorum."

Hızla çakıyı geri çektiğinde yüzüne bir adım daha yaklaştım. "Senden korkmuyorum. Sen kimsin ki? Nesin ki? Baba mısın sen? İnsan mısın? Değilsin. Kuru tehditlerini bana savurma. Bunlardan ancak Yağız korkar, ben değil. Aksi takdirde..." Ben de cebimden çakımı çıkardım ve aynı onun gibi karın boşluğuna dayadım. "... seni, senin silahınla vururum."

Şokla gözleri açılırken çakısını kapatıp cebine koydu. Ben de aynısını yaptım ve yerime oturdum. Abimlerin zoruyla babamla bir araya geliyordum ve aramız düzelsin diye genellikle kalkıp bizi yalnız bırakıyorlardı. Ne zaman bu herifle buluşmaya gelsem yanımdan çakımı eksik etmiyordum. Herhangi bir mallık söz konusu olursa kullanmak için. Tıpkı şimdi ki gibi.

Babam abimlere ikili oynuyordu. Onların yanında bana kendince iyi davranıyor, onlar gidince nefreti gün yüzüne çıkıyordu. Şizofrenin tekiydi. Oğluna kalıcı yara bırakacak kadar şizofreniydi. Bunları abimlere diyince kötü olan ben oluyordum.

Sahi ya, onlar hep babamın ve yavşak oğlunun tarafındaydı. Ben de onlar gibi olmadığım için dışlanıyordum. Umrumda değildi. Bana sadece ben yeterdim. Hepsi babamdan korkuyordu. Yanında tir tir titriyorlardı. Ben babamdan korkmuyordum. O bana bir sıksa ben ona on sıkardım. O silah çekse ben de çekerdim. Abimler bunu yapamazdı. Korkaktı hepsi. Babam gözlerini korkutmuştu.

Elimin kanadığını sonunda fark edince ayağa kalktım ve yumruğumu sıkarak en yakındaki hastaneye doğru yol aldım. Yolda yürürken aklımdan binlerce şey geçiriyordum.

Babam Türkiye'de çok ünlü bir suç örgütünün lideriydi. Annemle evlendiğinden beri mafya tipi işlerle ilgileniyordu. Soyadımız çok bilinen bir soyadıydı. Her yerde babamın tanıdıkları vardı. Büyük devlet adamlarıyla çalışıyordu. İnşaat sektörleri, oto galerileri vardı. Gökdelenler inşaa ediyor, holdingler işletiyordu. Herkese yardım eden bir adamdı.

ölüler içinde hayat.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin