Bölüm şarkısı: Billie Eilish - when the party's over
İyi okumalar.
•
Bize verilen sürenin bittiğini görünce, boynunu sıktığım adamı bıraktım ve kendi yerime geçip oturdum. Her yerim terlemişti. Yanı sıra susamıştım. "Berabere kaldınız," diyen Ahmet'e baktım ve, "Çıkıyorum birazdan," dedim. Başını salladı ve yandan bir tane su alıp bana fırlattı. Fırlattığı suyu havada kaptım ve kapağını açıp kafama diktim.
Biraz soluklandıktan sonra ayağa kalkıp soyunma odasına geçtim. Üstümü çıkarıp temiz şeyleri ayarladıktan sonra banyoya geçtim. Terli bir şekilde dışarı çıkmak istemiyordum.
Duş aldıktan sonra üstümü giyindim ve saçlarımın nemini yanımda getirdiğim havluyla alıp, montumu giyindim. Salondan çıkarken Ahmet'e kafamla selam verdim ve dışarı çıktım. Hava biraz soğumuştu. Eve hemen uğramak istemediğimden, adımlarımı sahile yönlendirdim.
Sahile yürürken, yolda bana takık olan Neriman teyzeyi görünce suratımı kapamaya çalışmıştım ama bu çabalarım elbette boşa gitmişti. Şahin gibi gözleri vardı ve beni yakalamıştı.
"Ay! Yavuz, bu ne güzel sürpriz! Biz de Dicle'yle seni konuşuyorduk. Değil mi, Dicle?"
Dicle gülerek başını salladı ve elini bana uzattı. "Ben Dicle. Sen?"
Dik dik yüzüne baktım. "Yavuz diyorlarsa adım Mahmut'tur değil mi?" Yüzü düşerken, elini geri çekti ve gözlerini yere çevirdi. Neriman teyze, "Çok yakışıklı değil mi, Dicle? Ay bu çocuk insanı yoldan çıkarır. Neyse, sonra görüşürüz, Yavuzcuğum. Ben Dicle'ye numaranı veririm."
Yanımdan geçip giderken sabır diledim ve sahile doğru ilerledim. Gelmiştim neredeyse.
Sonunda sahile vardığımda, her zaman oturduğum bankın dolu olduğunu gördüm. "Bu herifte durur durur her zaman oturduğum banka oturur anasını satayım. Koca sahil bank dolu," Söylene söylene başka banka oturdum ve cebimden sigaramı çıkardım. Durduk yere yine gerilmiştim.
"İnsanı yoldan çıkarırmış, ben neden saçlarını yolup eline vermedim ki? Hep bu nazik oluşumdan! Hanımefendi olduğuma dua etsin o kadın. Yanındaki kız da salak. Kadın Yavuz diyor. Kız benim yârime adını soruyor. İnsanlara iyi yönden bakayım diyorum da yok! Benim sabrımı sınıyorlar."
Tanıdık sesi duyduğumda arkamı döndüm. Ezâ çantasında bir şeyler ararken, bir yandan da söyleniyordu. Durdum ve onu izledim. Kaşları hafif çatılmış, dudaklarını büzmüştü. Başını kaldırdığında göz göze geldik. Gülümsedi ve, "Yanına gelebilir miyim?" diye sordu. Cevap vermedim.
Yanıma oturdu ve yüzüme baktı. "Gözlerin kızarmış," Elini elime uzattı ve bileğimi kavrayıp kendine çekti. "Bileğini de kızartmışsın," Elimi sertçe kendime çektim ve dümdüz yüzüne baktım. Üzülmüş gibi duruyordu. "Senin için üzülüyorum, Yavuz. Kendine zarar veriyorsun."
"Üzülme," dedim. Gözlerini kaçırdı. Birisinin gözlerine uzunca bakamıyordu. Hemen gözlerini kaçırıyordu. "Değmez."
Yutkundu ve, "Yara," dedi. "Nasıl oldu?"
Vazgeçmeyeceğini anladığımda derin bir nefes verdim ve cebimden sigaramı çıkardım. Yaktıktan sonra bir nefes çektim ve, "Babam," dedim kısaca. Aklımda o günler geldiğinde yumruğumu sıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölüler içinde hayat.
Kısa Hikayegözlerin olmadan içim hep donuk. kuşkusuz sevgilim, sen ölüler içinde hayatsın. - texting, tamamlandı. • yazdığım ilk kurgu ve kitap olduğu için, cringe, sinir krizi geçirmelik, -ki ben okudukça geçiriyorum- soğutan yerler olabilir. bunu dikkate al...