Bölüm şarkısı: Emir Can İğrek - Nalan
İyi okumalar.
•
26 Eylül 2017, saat 08:56, Fatih/İstanbul
Ezâ, yeni nakil olduğu okuluna girdiğinde etraftaki kişiler ona dönüp garip garip bakmıştı. Belli ki tüm okul birbirini tanıyordu. Ezâ, utansa da dik duruşundan ödün vermeyerek binaya girdi. Sora sora müdürün odasına gelmişti ki, içeriden bir bağırış ve tokat sesi çıktı. Ardından mavi gözlü, uzun boylu, çatık kaşlı genç bir delikanlı müdürün odasından sinirle çıktı. Birkaç saniye Ezâ'ya baktıktan sonra sert adımlarla ilerlemeye başladı. Zorba, diye geçirdi Ezâ içinden. Ardından müdür odasına girip sınıfını öğrendi. İçeride tanımadığı, uzun boylu bir adam daha vardı. Sınıfını öğrendikten sonra müdür odasından çıkıp sora sora sınıfını bulmaya çalıştı. Bu okul ne kadar büyük ve karışık, diye düşünmeden edememişti.
Zil çaldıktan sonra, yanında kadın hocayla sınıfa girmişlerdi. Sınıfa girer girmez kızların ve erkeklerin radarına girerken, sadece bir kişinin umrunda değildi yeni kişinin gelmiş olması. Ders felsefe dersiydi ve o çocuk, bu dersten oldukça nefret eder, her derste uyurdu. Bu tüm sınıfça, hatta hocalarca biliniyordu.
"Adım Ezâ," dedi Ezâ çekingen bir şekilde. Asla bir sürü insanın onu dinlediği bir yerde konuşamaz, çekinirdi. İsmini söylemesiyle cam kenarında, arka sırada oturan çocuk hızla başını kaldırmış, kaşlarını çatarak karşısındaki kıza bakmıştı. Ezâ, dikkatli bakınca bu çocuğun, müdür odasından çıkan çocuk olduğunu görmüştü. Zorba ve çatık kaşlı, diye geçirdi içinden tekrar ve sözlerine devam etti. "Soyadım Zarif. Onaltı yaşındayım. Erken başlamışım okula," dedi. Sınıfta hafif gülüşmeler olmuştu. Hoca güldü ve, "Çok güzel isimmiş, anlamı nedir?" diye sordu. Ezâ, "Hüzünlü olmak, üzüntü duymak demek," diye cevapladı gülümseyerek. Hoca başını salladı ve yüzünü sınıfa çevirip, "Yavuz?" diye seslendi. Başı sırada, uyumaya çalışan Yavuz, "Ne?" diye cevap verdi hocasına. Ezâ, zorba ve saygısız diye mırıldandı ve gözlerini Yavuz'a çevirdi. Uyumaya çalışıyordu Yavuz ama hoca ona rahat vermeyecekti bu ders. Hoca göz devirdi ve, "Senin annenin adı da Ezâ'ydı hatırladığım kadarıyla?" dedi. Yavuz, "Evet," diye cevapladı sertçe. Hoca sırıttı ve, "Annenin adaşıyla oturmak ister misin?" diye sordu. Yavuz, "Kalsın," dediğinde hoca Ezâ'ya döndü ve, "Yavuz'un yanına oturabilirsin, güzelim," dedi. Yavuz, rahatsız kadın, diye geçirdi içinden ve kafasını sıradan kaldırıp ayağa kalktı. Hocaya dik dik bakmaktan çekinmemişti elbette ki.
Ezâ, istemeyerek de olsa Yavuz'un yanına, cam kenarına oturdu ve çantasını omzundan indirip sıranın yanına astı. Yavuz da sertçe yanına oturdu ve, Ezâ'ya dik dik bakmaya başladı. Ezâ, "Ne oldu?" diye sordu sessizce. Yavuz, "Dön önüne," dedi sertçe. "Bana bakan sensin," dediğinde Ezâ, Yavuz sert sert bakmaktan başka bir şey yapmamış, sonrasında da başını sıraya koyup uyumaya çalışmıştı. Ezâ, zorba, sert ve sinirli diye mırıldandıktan sonra hocaya dikkat kesildi. Yanındaki Yavuz ise, sinirle bacağını titretmeye başlamıştı.
•
Zil çalınca derin bir nefes verdi Ezâ. Felsefe dersinde pek iyi değildi ve hocanın anlattıkları ninni gibi gelmişti. Uykusunu dağıtmak için kahve almak istediğini farketti ve ayaklandı. Yavuz ise uykuya dalmış, ama bacağını titretmeyi kesmemişti. Çekinse de, omzuna dokundu ve hafifçe dürtüp, "Yavuz," diye mırıldandı. Yavuz, "Söyle," dedi agresif bir şekilde. Ezâ, "Kantine ineceğim de, çıkar mısın?" dediğinde Yavuz, "Ne alacaksın?" diye sordu. Ezâ oflayarak, "Kahve?" diye yanıtladı. Yavuz, "Kahve yok," diye kısaca yanıtladı. Ezâ, "Tamam, şimdi çıkar mısın?" dediğinde Yavuz kalktı ve, "Geç," dedi. Ezâ, aralarındaki boy farkına şaşarken, "Boyun kaç senin ya?" diye söylenmeden edememişti. Yavuz, "1.88," diye agresif bir şekilde yanıtladı ve sıraya oturarak telefonuyla takılmaya başladı. Bu tür sorulardan nefret ederdi.
Ezâ, yapacak bir şey bulamayıp, sınıf listesini incelemeye karar vermişti. Soyisimlere karşı bir zaafı vardı. Soyismi güzel olan insanlara hep özenmişti. Kendi soyadını da seviyordu ama duyduğu çok güzel soyisimler vardı. Masaya doğru ilerledi ve sınıf defterinin arasındaki listeyi alıp sırayla incelemeye başladı. Numaralara göre sıralanmıştı isimler.
Ayşegül Sönmez
Emrullah Tatar
Züleyha Haznedar
Can Doğu
Oğuzhan Hanoğlu
Kuzey Dalga
Yavuz Silahtaroğlu"Yavuz Silahtaroğlu," diye mırıldandı Ezâ sessizce. Soyadı çok güzel gelmişti gözüne. İçinde bir şeylerin kıpırdamasına neden olmuş, garip bir şekilde hoş hissetmişti. Kendi ismiyle denemeden de edememişti.
Ezâ Silahtaroğlu...
Hafifçe gülümsedi ve listenin devamını okumaya başladı. Birçok güzel soyisim vardı listede. Haznedar, Aladağ, Alemdaroğlu, Dalga, Hanoğlu... Aralarından sadece Silahtaroğlu çok dikkatini çekmişti. Geri kalan soyisimler hep duyduğu, aşina olduğu soyisimlerdi ama Silahtaroğlu bir başkaydı. Hiç duymamıştı. Daha önce kendine bir soyismi bu kadar yakıştırmamıştı.
Zilin çaldığını fark edince oturduğu sandalyeden kalkıp sırasına doğru ilerledi. Yavuz, o gelince ayağa kalkmış, geçmesini işaret etmişti. Ezâ, sıraya oturdu ve yanına oturan Yavuz'a dönerek, "Soyadın çok güzelmiş," dedi. Yavuz, "Eyvallah," dedi soğukça.
Ezâ, soyismini duyunca Yavuz'a karşı çoktan bir şeyler hissetmeye başlamış, sadece kendine itiraf etmesi kalmıştı.
•
yazarınızın soyadı da çok güzel söylemesi ayıp MDLCMELDÖSĞVLWİŞCĞWKDOWHXIQJS
o listeden bir soyisim, bulana adminlik :Dd

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ölüler içinde hayat.
Kısa Hikayegözlerin olmadan içim hep donuk. kuşkusuz sevgilim, sen ölüler içinde hayatsın. - texting, tamamlandı. • yazdığım ilk kurgu ve kitap olduğu için, cringe, sinir krizi geçirmelik, -ki ben okudukça geçiriyorum- soğutan yerler olabilir. bunu dikkate al...