Bekir. Eski sevda demeye çok utandığım, her gün Allah' a ona inandığım günlerden dolayı beni affetmesi için yalvarmama sebep olan bu kömür gözlü genç adam. Şimdi yine yanımdaydı. Onu dinlememi istiyordu. Anlatacak neyi vardı ki? Biz yıllar önce o yağmurlu günde konuşacağımız her şeyi gözyaşlarımla dökmedik mi? 'GİT' demedi mi bana? Canımı feci halde acıtmadı mı? Daha neyim kaldı ki o acıdan sonra. Ne istiyorsun benden? O masum duygulara sahip saf genç kız değildim artık. Duygularımı toprağa gömdüm yoluma gittim. Zaten öyle olmasını o istemişti. O istemese gidemezdim ki. Bırakamazdım. Kendime bile itiraf edemediğim ama Rabb' imin bildiği o özel masum duygularım vardı. Hislerim dolu doluydu ona karşı. Daha ne olsun ki? Ben o hissettiğim her kalbimdeki çarpıntıdan dolayı en küçük zerresine kadar her gece namazlarımda af diledim. Hiç konuşmadan yürüdük dakikalarca. Sessiz sakin bir yer bulmuş gibi bir edayla otururken bir banka "Bismillahirrahmanirrahim..." dedi. Bekir. Bunu diyen sen miydin gerçekten? Kulaklarım yanlış mı duymuştu yoksa. İnanamadım. Gözleri dolu doluydu. - Tuana beni affet! Dedi ve gözlerinden yaşlar süzüldü. Bu gerçek miydi yoksa ben hayal mi görüyordum.