ÖZEL BÖLÜM (EmSu)

2.9K 126 30
                                    

Ben geldim!

Yeni yıla girmemize saatler kala bölümü yayınlayıp yeni yıl sürprizi yapayım dedim. ;)

Bu satıra yeni yıldan beklentilerinizi/hayallerinizi yazar mısınız? 31 Aralık 2021'de bu bölümü güncelleyeceğim ve beklentileriniz/hayalleriniz gerçekleşmiş mi gerçekleşmemiş mi ona bakabileceksiniz.

Buraya da 2020'ye veda ederken bir not bırakabilirsiniz.

Yıldıza tıklamayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalar.

~

Parmaklarım klavyenin üzerinde hareket ederken göz ucuyla Sude'ye bakıyordum. Python yazdığım programı tamamlayıp harekete geçirmeden bıraktım. Ekranda başlatılmasını bekliyordu fakat robot tam anlamıyla bitmediği için dokunmuyordum.

Kodları severdim. Onlar çocukluğumdan beri hayatımın içindeydi. Babam ve annemin 165 ve 167 IQ'luk zekası bende de etkisini göstermişti. Annem ünlü bir yazılım mühendisi babam ise ülkenin en iyisi olan teknoloji şirketinin CEO'larından biriydi. Bende hâliyle çocukluğumu onların yaptığı işi hayran hayran izleyerek geçirmiştim. Dört yaşında okuma yazmayı sökmüş çoktan bilgisayarın başına geçerek annemden öğrendiklerimle basit ama yaşıma göre büyük bir program hazırlamıştım.

Babamın annemle tanışmadan önce çapkın biri olduğunu varsayarsak zekası kadar çapkın olma genini de benimle paylaştığını düşünebilirdik.

Deha ama çapkın.

IQ'm yüksek çıkınca haliyle uzun yıllar eğitim hayatı görmeme gerek kalmayacaktı çünkü bazılarının dört senede öğrendiği şeyi ben bir yıl bilemediniz iki yılda öğrenebiliyordum. Bunun yanında yaklaşık ana dilim ile birlikte yedi dil de biliyordum. Fransızca, Almanca, İngilizce, İspanyolca, Portekizce (Viviana ısrar ettiği için öğrenmiştim), Geleneksel Çince... Annemin mükemmelliyetçi huyu sağolsun...

Annem ve babam da çocukluğumu yeterince yaşamam için ilk başlarda normal zekalı çocukların okuduğu okula gitmem de karar kılmıştı.

Kesinlikle kötü bir fikirdi.

Her şeye karşı olan bilmiş tavrım onları sinirlendirmiş olmalı ki genelde bana ucube diye seslenirlerdi.

Çocukluğum tek başıma geçmişti bu yüzden.

Ta ki Tuğçe ile tanışana kadar. Ben sekiz yaşlarındayken -o zamanlar ileri düzey İngilizce bilgim ve güzel bir diksiyonum vardı- babam borsada büyük bir meblağ kaybettiği için şuankinden daha düşüktü maddi durumumuz. Bizde dedemlerin yaşadığı mütevazı bir mahalleye yerleşmiştik.

Ben yine kapının önünde oturmuş diz üstü bilgisayarımda kendime özel oyun tasarlamaya çalışıyordum. Tuğçe ise o gün mavi elbisesiyle yanımda belirmişti. Sarı saçlarına da mavi bir taç takmıştı.

"Ne yapıyorsun?" Dedi küçük kız saçlarını savurarak.

"Oyun tasarlıyorum." Dedi oğlan ekrana kafasını sokmaya çalışan kıza ters ters bakarak. Küçük kız oğlanın dediği şey ile kafasını şaşkınlıkla ona çevirdi ve sevinçle el çırptı.

"Bebek oyunu yapar mısın? Benim gibi sarı saçları olsun. Gözleri de benimki gibi mavi olsun." Küçük kızın mavi gözlerini kocaman açarak ona göstermesine gülümsedi oğlan.

ABİS//TEXTİNG (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin