Keyifle okuyun...
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.~
Haftasonu olması dolayısıyla hastalığı bu sene daha çabuk atlatmıştım. Okula gitmeyip evde dinlenmem çok iyiydi çünkü annem hastalıktan gebersem bile okula gönderirdi. Batu'nun anneannesinin tarifi ve Batu sayesinde de sayılabilirdi bu çabuk iyileşme durumum. Batu demişken...
O son söylediklerinden sonra sevdiği kişinin ben olduğuna emin olmuştum.
Tabi haftasonu boyunca kızların başının etini yemiş olanları büyük bir zevkle anlatmıştım. Yaklaşık beş milyon defa falan...
Sevdiği kişi bendim! Bir tek bunu dağa taşa anlatmadığım kalmıştı.
Bu gidişle onu da yapardım ya neyse...
Fakat bundan sonra ne olacak onu bilmiyordum. Bunu bana kendi itiraf etmeli ve bende ona en başından beri mesajlaştığı kızın ben olduğunu söyleyip onu şoka uğratmalıydım. Tabi bana itiraf edene kadar ne kadar geçecekti o da ayrı bir muammaydı.
Birde şu vardı ki Batu ile ikimizin aynı anda kaybolması devlet meselesi hâline gelmişti. Şans benden yana olmadığını kanıtlarcasına Sibel hoca kontrole gelmiş ve bizi görmeyince Egemen'in ağzından zorla almıştı ne olduğunu. Alt tarafı kendimi iyi hissetmediğim ve çalışamayacağım için okuldan kaçmıştım, hepsi bu. O sebeple Batu ile cezalandırılmış ve tüm gün müzik sınıfında görevlendirilmiştik.
Tüm gün üzerimde olan utangaç bakışları hissetsemde o gün ile ilgili herhangi bir imâ da bulunmadım. Batu Erkuran öyle kolay kolay utanmazdı ve ben onu daha fazla uyandırmak istemiyordum.
Yıldız Tilbe'nin saçlarına son olarak elimdeki fırça ile aydınlık bıraktım. Şuan Batu ile ben müzik sınıfında çalışmalarımızı yapıyorduk. Göz ucuyla ona baktığımda dudaklarım yüz ifadesi yüzünden kıvrıldı.
Tam mıncırmalık bir ifade vardı yüzünde. Sadece resim yaparken ortaya çıkan dili ve hiç inmeyen kaşlarıyla başkası için komik bir manzara olabilirdi ama ben onu sevimli buluyordum.
Batu'nun üzerinden gözlerimi çekip önümdeki Yıldız Tilbe'nin portresine baktım. Her hafta bir sanatçı bitirirsek ikinci dönemin ortalarına doğru bu iş tamamdı. Bursumuz da hazır olmuş oluyordu hâliyle.
Batu ile aynı üniversiteye gideceğimiz düşüncesi midemde kramplara neden oldu. Tıpkı onun olduğu her hayalim de olduğu gibi...
Ben hâlâ sırıtarak duvardaki çalışmama bakarken arkamda hissettiğim hareketlilik ile irkildim. Arkama döndüğümde Batu bana bakıyordu. Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı. Ne oluyordu?
"Şey... Ben yarın Galatasaray maçına gideceğim. Eğer gelmek istersen... Yani beraber gidebiliriz." Şaşkınlıktan ağzım kocaman açıldı. Sözünü farkında olmadan tutuyor muydu o?
Üstelik beni götürmek için abisi -o kişi yine ben oluyorum- mi reddetmişti?
Bu durum bende güçlü bir kahkaha atma isteği uyandırdı ama yanlış anlamasını istemediğim için yapmadım. Onun yerine gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Benim Galatasaraylı olduğumu sana düşündüren ne?" Yüzü hafif endişeli bir hâl aldı.
"Değil misin? Ben Galatasaraylı
olmadığını düşünemedim kusura bakma. Maça tek gitmeyi sevmiyorum. Normalde sadece Sude ile giderdim ama onun işi varmış. Neyse artık tek giderim." Dedi sesindeki hayal kırıklığını saklamaya gerek duymadan. Ona bön bön baktım. Yine saçmalıyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS//TEXTİNG (TAMAMLANDI)
Ficção Adolescente"Bir daha söylesene. Berabere bitmesin." Ne? Cidden mi? Az önce ona aşk itirafı yapmıştım. Göz devirdim. "Ya kızım hadi bitecek şimdi maç." Tekrar ona göz devirdiğimde bu sefer dediğini yaptım. İlk gittiğim maçı bende kazanmak isterdim sonuçta. "Sen...