3.3

5.8K 246 156
                                    

Bu bölüm o kadar çok içime sindi ki...
İyi okumalar.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

~

Odamda sinirden dört dönerken yatağıma oturdum. Gözlerim odanın içinde gezinsede yerimde duramıyordum. Bakışlarım yorganın altındaki yastığa kaydığında yatak örtümün bozulmasını önemsemeden yastığı çekip aldım. Ağzıma dayayıp çığlık attığımda rahatlamıştım. Bu sinirimi dışa sessizce vurmak istediğim zaman kullandığım bir yöntemdi. Aksi takdirde annem çığlığım yüzünden telaşla odama girer ve ben ona nedenini açıklayamayacağım için saçma bahaneler üretirdim. Bunun sonucundan ise annemden iki farklı dilin karışımı söylenmeler dinlerdim. Neyseki yastık bu olası durumlardan beni koruyordu.

"Emirhan? Hoş geldin. Viviana hiç bahsetmedi geleceğinden." Annemin söylediği ismi duyduğumda sinirlerim daha da arttı.

"Öylesine uğrayayım dedim Flavia teyze." O hain arkadaşımın sesini duymam ile yataktan kalktım ve kolallarımı göğsümde birleştirerek sinirle sol ayağımı arka arkaya yere vurmaya başladım. Bir yandan da kapıdan girmesini bekliyordum.

"Ana, üst katta. Sen geç bende size bir şeyler hazırlayayım."

"Zahmet etmeseydin Flavia teyze."

"Olur mu öyle şey evladım. Sen çık yukarı." En son annemin sesini duydum ve ardından bir daha konuşma olmadı. Fakat deve tabanı ayakları ile merdivenleri çıkarken fazla ses çıkarıyordu.

Sinirden kafayı yicektim.

Çok geçmeden odamın kapısı açıldığında yatağımın üstüne az önce rastgele fırlattığım yastığı aldım ve kafasına vurmaya başladım.

Bu haftada önüme gelene vuruyorum. Devrelerimle oynuyorlar yahu! Hâlbuki hanım hanımcık kızım(!)

"Ya kızım bir dur napıyorsun?"

"Odun yontmaya karar verdim. İşe de ilk senle başlayayım dedim. Nasıl fikir ha?" Bir yastık darbesi daha.

"Tamam, sen kızgınsın bana ama unutmak için hep. Biz olamayız." Arka arkaya iki yastık darbesi daha geçirdim kafasına. Belki yerine gelir.

"Kim dedi siz olamazsınız diye. Önceden ufak da olsa bir ihtimal vardı şimdi o da yok. Etmiyorum yardım filan. Gözüm görmesin."

"Ama benim mavişim bana kıyamaz ki." Acıtasyon ha? Bu sefer daha sert geçirdim kafasına. Bir yandan da kollarını başının üstüne sarmış yastık darbelerimin şiddetini azaltmaya çalışıyordu.

"Hemde öyle bir kıyarım ki. Sen gel önce kucağımda ağla 'Sude, Sude' diye. Sonra kızın tekini öperken fotoğraf at. Kalbinde biri varken bir başkasını hayatına buyur etmeyeceksin. Anladın mı beni?"

"Ama ben böyle olsun istemezdim."

"Ama öyle oldu. Yazık değil mi o kıza. Senin onu gerçekten sevdiğini düşünüyor. Kendine de yazık. Ama en çok olması ihtimal dahilindeki Sude ve sana yazık işte. Bunu kendi bok yemen ile yaptın kendin düzelteceksin."

"Ama sebeplerim var."

"Bu durum için hiç bir sebep olmaz. Kabul etmiyorum. Sen onu sevmemişsin ki bu boku yedin."

"Ben." Dedi. Yastıkla kafasına vurmayı bırakmıştım. Sesi titriyordu. Ağlayacak gibiydi. Çok bağırdığım için annemin bizi duyduğuna emindim. Gerçi anemden bir şey gizlemezdik. Hepimizin sırdaşıydı.

"Ben." Dedi tekrar. Sesi kısıktı. Sonra beklemediğim bir anda kollarını sardı boynuma. Ellerimi hareket ettirmedim. Merhametli tarafım bas bas bağırsa da hatasını anlaması gerekiyordu.

ABİS//TEXTİNG (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin