ÖZEL BÖLÜM (Ozİr)

641 28 0
                                    

Uzun bir aradan sonra herkese merhaba!

Özel bölüm sözüm vardı. Aslında 200k olduğumuzda yazıp paylaşmayı düşünüyordum ama bir türlü Ozan ve İrem'i yazarkenki hislerimi geri getirememiştim bu yüzden de yazmaya her çalıştığımda silip tekrar başlıyordum. Fakat en sonunda başardım ve bitirdim.

Sıralamalarda yükseldiğimiz için kitabı yeni keşfedenler var. İki gündür oy bombardımanına tutuldum ve bu durumdan gayet memnunum. Burdan onlara da teşekkürlerimi sunuyorum. Bir insanın emeklerinin karşılığını verip onu motive ederek ne kadar güzel bir şey başardığınızın inşallah farkındasınızdır.

Neyse, çok konuştum. Galiba özlemişim onları bu yüzden üzerimdeki bu gevezelik. İyi okumalar herkese.

Birde bir sonraki özel bölüm ne zaman gelir bilmiyorum ama sıradaki çiftimiz kimler olsun?

#

Dirseklerimi masaya ve avuçlarımı da yanaklarıma bastırarak etrafı inceliyordum. İnsanları izlemeyi, onların jest ve mimiklerine hakim olmayı severdim. Bu sebeple kafenin en loş köşesine yerleşmiştim. Bulunduğum yerden her tarafa hakimdim.

Yüzümde bıkkın olduğuna emin olduğum bir ifade olmalıydı. Saat geç olmuştu ve fazla kişi yoktu. Birkaç dakika önce annem yanıma uğramış, kendisinin gideceğini söyleyerek kafeyi kapatma işini bana devretmişti. Gözüm tekrar saate kaydığında  kapı açıldı ve beklediğim kişi en sonunda gelme şerefine erişmiş bulundu. Dışardaki şiddetli fırtına kapının açıldığı o kısacık saniyede kulaklarıma dolmuştu.

"Hani nerde?" Diyerek hışımla masaların arasından geçerek dibimde biten Ozan'a alttan bir bakış attım. Ben otursam da o hâlâ ayaktaydı ve kısılmış gözleriyle etrafı tarıyordu. Aklından neler geçtiğini biliyordum. Aptal bir insan değildim. Ama istediği şey olmazdı. Onu alaya almaya karar verdim. Ne kadar itiraf etmek istemesem de onunla uğraşırkenki ifadesi ve onunla uğraştığımı anladığı anki ifadesi fazla sevimliydi.

Bir mâna vermek istemeyeceğim kadar sevimli...

"Kim nerde?" Dedim. Kısa bir an gözleri bana değdikten sonra etrafına bakmaya devam ederken yanıtladı beni. "Şu yorumlarda bahsettiğin lavuk." Taktığı lakaba kıs kıs güldüm. Görmedi.

"Ha o mu? Gitti ya. Ben yanıma uğrar sanıyordum." Dedim daha da gıcık etmek için. O muydu beni bekleten, görsündü gününü. Öyle biri elbetteki yoktu. Uydurmuştum hemen gelsin diye. Partnerini tanıyan ve beklemekten nefret eden biriydim.

Yumruğunu sıktı, ağzının içinde bir şeyler mırıldandı ama duymadım. Othello karakterini canlandırabilecek şu okuldaki belki de tek insandı. İlk bana sorsalar bile hiç düşünmeden onu ismini söylerdim. Bakışlarındaki kıskançlık insanın için ürpertiyordu. Fakat bakışlarımız kesiştiğinde irisleri yumuşadı ve bu benim daha da ürpememe sebep oldu.

İşte bu yüzden olmazdı.

Ben özgür ruhluydum. Kısıtlanmayı bırakın kıskançlık bile bana itici, taş devrinden kalma gelirdi. Birazcığına bile tahammül edemezdim. Ve Ozan'da bunlardan bolca vardı. Yani bir şeylere adım atsak bile kavgasız günümüz olmazdı. Ki ben sabırlı bir insan değildim. Kavgalara da onun kıskançlık krizlerine de sabredemezdim.

Düşüncelerimden karşıma oturmasıyla çıktım. Elindeki telefon ötüp durmasına rağmen dalgın olmaya devam etmiştim. Üstelik masanın üstünde duran telefonum da ötüyordu. Bizimkiler hâlâ grupta boş konuşmayı bitirmemişti anlaşılan. Telefonu elime alıp mesajları okurken onun parmakları klavyeye gitmişti bile. Ne yazdığını anlamak için hızlı hızlı okuyarak aşağılara indim.

ABİS//TEXTİNG (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin