4.8

3.8K 187 34
                                    

İlham perilerime ne oldu a dostlar?!

Tam beş gündür yazıp yazıp siliyorum bölümü. En son hali bu oldu. İnşallah beğenirsiniz.

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar.

~

"Batu! Artık nereye gittiğimizi söyler misin?" Önümde hızlı hızlı yürüyen Batu'ya sinirle baktım. Benden hızlı yürüme alışkanlığı edinmişti.

Bilmiyorum, belkide uzun bacakları yüzünden ona yetişemiyordum.

İrem ve Ozan'a gelen teklifler hakkında konuşmuştuk bütün gün. Fakat bu konuşma fazla uzun sürmüş olmalı ki kafe sahibinin sert bakışlarından nasibimizi almıştık.

Alt tarafı altı saattir kafedeydik.

Yiyip içme işlerimiz bittiği hâlde kafede oturmamız gelen müşterilerin boş masa ve sandalye bulamamasına sebep oluyormuş falan filan...

Bizde biraz(!) abarttığımızı kabul edip ayrılmıştık. Fakat Batu, beni bir yere götüreceğini söyleyerek annemden bir saat kadar daha izin almama sebep olmuştu. Sude'yi de eve götürmesi için Emirhan'a emanet etmişti.

Yazık garibim, bilmiyor kurda kuzu emanet ettiğini...

Ve şuan biz, bilmediğim ara sokakların birinde ordan oraya dolanıyorduk. Fakat Batu'nun etrafa bakması ve aynı sokağa tekrar beni sokması onunda nereye gittiğimizi bilmediğinin kanıtıydı.

Tanrı aşkına! Beni bilmediği bir yere götürmek için mi dışarıda tutmuştu?

Bilmediği bir yeri aradığı yetmiyormuş gibi 'sürpriz' diye tutturmuş, nereye gittiğimizi söylememişti. "Bebeğim... Biraz sakin ol. Üşüdüğünü biliyorum ve ellerim, ellerini ısıtmak için daima burda ama kapanmadan gitmemiz lazım." Romantik cümleleriyle sinirimi geçiremezdi.

Sen öyle san Vivi! Bu soğukta güneş görmüş kar gibi eriyorsun.

"Neresi kapanmadan? Bana ne zaman açıklama yapmayı planlıyorsun?" Dedim bana kurduğu romantik cümleyi görmezden gelerek. Bilerek söylemişti işte!

Bir anda durdu ve bende onunla beraber durdum. Kafasını çevirip arkasında onu izleyen bana gülümsedi. Tek kaşımı sorarcasına kaldırdım.

"Galiba buldum." Diyerek sevinçle haykırdı. Utanmasa küçük bir çocuk gibi ellerini çırpçaktı. Hoş... Ben küçük bir çocuktan bir fark göremiyordum.

"Sonunda!" Diyerek yanına gittim. Elimi tuttu ve beraber ileri doğru yürüdük. Tuttuğu elime aptal bir sırıtışla bakmamak için kendimi frenleyip baktığı yere baktım. Fakat gördüğüm kitap dükkanı ile ağzım açık kaldı.

Sinek kaçmasın, kapa ağzını Ana!

Dışardan eski bir tarzı yansıtan bu kitapçıyı neden daha önce keşfetmediğimi sorguluyordum.

Batu'nun bakışları üstümdeydi. Verdiğim tepkiyi ölçmeye çalıştığı için kitapçının önünde el ele durmuş bekliyorduk. Ben kocaman açtığım ağzımla dükkanı incelerken Batu'da bana bakıyordu. Tutmadığı diğer elimi, elinin üstüne koyduğumda onu çekiştirdim.

"Hadi, lütfen! Acele edelim. Merak ettim. Girelim bir an önce." Bu hâlime sırıttı. Hâlâ onu çekiştirmeye devam ediyordum fakat o yerinden kıpırdamıyordu bile. Hızla tuttuğum elini bıraktım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Sağ ayağımı öne doğru uzatmış pat pat yere vuruyor, tek kaşımı kaldırarak ona meydan okuyordum. Dükkana dönük olan vücudumu ona çevirmiştim.

ABİS//TEXTİNG (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin