3.6

5.3K 257 12
                                    

Keyifli okumalar
Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum.

~

Hepsi boş masalardan sandalye çekip masamıza oturduğunda selamlaştık tek tek. Selamlaşma faslı bittikten sonra garip bir sessizlik oldu masada. On bir kişi küçücük masanın etrafında mülteci kampındaymış gibi oturduğu içinde olabilirdi bu gariplik. Maalesef bu sessliği gereksiz sesiyle kıvırcık salatası bozdu.

"Beraber takıldığınızı bilmiyordum. Eskiden bu kadar samimi değilsiniz diye hatırlıyorum."

"Bakıyorum yüzsüzlükte olduğun kadar gereksiz bilgileri hatırlamada da iyisin." Dedi Selin. Selin ağzını açtığında çok keskin konuşurdu ve insanları kırsa bile üzülmezdi. Ona göre onun ağzını sinirlenecek kadar açtıran bir insan önemsizdi. Bu konuda kesinlikle ona katılıyordum.

"Daha yeni tanıştık ne yüzsüzlüğümü gördün." Diyerek sordu Rabia bozulduğunu belli etmemeye çalışarak.

"Aslında biz tanışmadık. Sen tanışma girişimlerimizi kabalığınla reddettin. Ayrıca Buse'nin az önce yaptığı konuşmaya bakılırsa bu masada istenmiyorsun. Ama hâlâ oturmaya devam ettiğin için elbetteki yüzsüz olduğunu düşüneceğiz." Dediğinde güzel bir üslupla birine hakaret edilebileceğini göstermiş oldu Selin.

Artık patlicana dönen Rabia Emirhan'a döndü. "Bir şey söylemeyecek misin?" Cidden mi?

"Kendini savunmak için bir erkekten yardım isteyecek kadar gurursuz olman da yüzsüzlük özelliğinin yanında promosyon olarak geliyor herhalde." Dedim dayanamayıp. Gerçekten sinirlerim gerilmişti. Elektrik telleri bu kadar gerilse yangın çıkardı.

Timsah gözyaşlarını akıtmaya başladığında göz devirdim. Yaptığı çirkin göz makyajı bozulduğu için haliyle çirkin bir görüntü çıkıyordu ortaya. Emirhan ise çok sevdiği(!) sevgilisini ağlattığım için kaşlarını çattı. Ağlayan dişi sinekten bile rahatsız olur, endişelenirdi. Onun bu huyunu takdir etsekte bazı kan emiciler bunu silah olarak kullanıp Emirhan'ın iyi niyetini suistimal ediyorlardı.

"Viviana!" Nitekim şuan bana bağırmasının tek sebebide bu naif ruhuydu. Omuz silktim ve eğilip Cenk'in elindeki bisküvi paketinden bisküvi aldım. Fakat beğenmediğim için yüzüm buruştu.

"O que? Gerçekleri söylemem suç mu? Hem hazır ağlıyorken ondan ayrılıcağını söyle de taksit taksit ağlamasın. Hem belki şuankinin aksine gerçekten ağlar." Çok mu sert olmuştu?

Umrumda değildi. Haklıysam hakkımı en acımasız şekilde savunurdum. Az önce bizi bir taraflarına takmamıştı.

Burnunu kaf dağında sanan gereksiz.

Ağlaması kesildi ve sert bakışları Emirhan'a döndü.

"Doğru mu diyor bu sürtük?" İnsanlar işte... Duymak istemedikleri bir şeyi onlara söyleyenlere yakışıksız bir üslupla yada hakaretle karşılık verirler.

Emirhan'ın kaşları çatıldı. Bana hakaret ettiği için rahatsız olmuştu. "Buse ile düzgün konuş!"

"Yeter be! Etrafında dört tane güzel kız var. Ben bunlarla mı uğraşacağım. Sen ayrılacağını söylemedin daha. Bari ben söyleyeyim. Senden ayrılıyorum Emirhan Duran." Dedi ve ışık hızıyla masayı terk etti.

"Sencede biraz sert konuşmadın mı?" Diye sordu Batu Rabia gittikten sonraki sessliği bozarak. İlk başta ona cevap vereceğim için heyecanlansam da belli etmedim.

"Não, Hak edene hak ettiği gibi davranırım ve ayrıca gerçekleri söyledim. O gerçekler ile yüzleşmeyi bilmiyorsa benim suçum ne?"

"Vivi'ye katılıyorum. Geldiğinden beri bir kendini halt sanan tavırlar, kıskançlıkları filan. Selin'i bile tehlike olarak görüyor. Bak bak orospuya bak." Diyerek bana katıldı İrem. Çok sinirlendiği zaman küfür ve argo kullanırdı. Şuan da o zamanlardan biriydi.

Emirhan ise suçlulukla bana bakıyordu. "Suçlu olan sen değilsin. Ama en başından bunu yapmamalıydın. Yinede yapacak bir şey yok. Erken kurtulduğun için dua et." Dedim Emirhan'ı rahatlatmak istercesine.

"Haklısın." Tam 'ben hep haklıyım' diyecektim ki ağzıma tıkılan bisküvi ile neye uğradığımı şaşırdıım. Cenk sırıtarak bana bakıyordu.

"Kız bundan sonra kavgalara seni de götüreceğim. Çenenle adam döversin sen. Ellerimle besleyeyim çeneni de daha fazla çalışsın. Seni alacak adama da Allah sabır versin." Ellerim ile ikinci defa ağzıma götürülen bisküviyi ittirdim.

"Bir gün bu herif elimde kalacak. Uzaklaşsana lan!" Dedi dişlerinin arasından Burak. Cenk ona yüzünü buruşturdu ve Selin'e döndü.

"Seve seve bu hödük herifi mi sevdin? Dışarda bir sürü kibar ve yakışıklı varken." Burak ise sinirden kıpkırmızı olmuştu. Bugün herkes renk değiştiriyordu.

Selin onun elini tutup yanağını okşayarak sakinleştirdi. İki azgın sevgili kriz anlarında bir güzel yararlanıyordu.

"Şaka yapıyor o." Dedim Cenk'e sinirle bakarken. Hep aynı masaya oturduğumuzda Cenk'in saçma sapan konuşmaları yüzünden hararetli bir tartışma çıkıyor, tüm okulun diline sakız oluyorduk.

"Çek şu ağzıma tuttuğun bisküviyi. Keyfim bozuk zaten. Birde tatsız tuzsuz şeyler yediriyorsun." Dedim elindeki diyet bisküvisini kastederek. "Ayrıca sen niye diyet bisküvisi yiyorsun ki. Fazla kilon yok." Sırıttı ve saçmalayacağı zaman takındığı gülüşü takındı.

"Kaslı ve fit bir vücudum olduğunu bilmen sevindirdi. Fakat güzelim bu tatlı desenlerini sabit tutmak için bunları yemeye katlanmak zorundayım." Dik dik baktım Cenk'e. O sırada Batu'nun ağzında bir şeyler gevelediğini fark etsemde ne dediğini duyamadım. Bakışlarım Batu'dan Cenk'e döndü.

"Aklından geçenler aklında kalsın. Saçma fikirlerini benimle gerçekleştirme." Ayıplayarak baktı bana.

"Aa, ne fikri kız. Her zamanki halim." Dedi mahalle kadını ağzıyla. Göz devirdim.

"Sen bakma bu koca bebeğin ne dediğine. Dediği gibi her zamanki hâli işte. Boş yapıyor." Derken dik dik baktı Cenk'e. O da anlamıştı ne yapmaya çalıştığını. Tuğçe'yi kıskandırıp tepkilerini ölçüyordu. Fakat bazen bu kıskandırma işinde karşı taraf sinirlenmek yerine tiksiniyordu. Çok riskli işlerdi.

Sonra bir hareketlilik oldu. Tuğçe sandalyeden gürültüyle kalktı. "Ben lavaboya gidiyorum. Sınıfta görüşürüz."

Cenk de bir anda kalktığında hepmizin bakışları ona döndü. Onun bakışları Tuğçe'nin üzerindeydi. Heyecanlı hareketleriyle saçmalayacağını anladım ve elimle alnıma vurdum.

"Bende sana eşlik edeyim." Evet, kesinlikle saçmalayacak. "Lavaboya giderken mi?" Diye sordu Tuğçe tek kaşını kaldırarak. Bu soru ile saçmaladığını anlayacağını düşünüyordum fakat öyle olmadı.

"E-evet." Kekelemek mi? Allah'ım, neden dünyanın en iyi on lisesine giren bir lisede okuyan insanlar bu tür saçma şeyler yapıyordu?

"Kızlar tuvaletini kullandığını bilmiyordum." Diyen Tuğçe sinirini çıkardığı zaman oluşan zafer gülümsemesini takındı. Neye sinirlenmişti ki?

"Onu ben yetiştirdim." diyerek gururla kabardı Emirhan. Göz devirdim.

O sırada Cenk duyduğu cümle ile kendine geldiğinde ufak bir dumur olma anı yaşadı. Zaten Tuğçe de çoktan çıkmıştı kantinden. Köşeli jetonu yeni düşen Cenk de peşinden gittiğinde ortamda oluşan can sıkıcı sessizliği kimse bozmadı ve herkes telefonlarına yöneldi.

Yaklaşık bir on dakika geçtiğinde çalan zil ile kimse kıpırdamadı. Genelde zil çaldığında ağır ağır çıkıyorduk sınıfa. Şimdi herkes kendi branşının olduğu sınıfa girecekti.

Biz tam hepimiz ayaklanıp birbirmizle vedalaşacakken gördüğüm birleşen eller ile dondum kaldım. Diğerleri de donmuş olmalı ki boş kantinde kimseden ses çıkmıyordu.

"Biz artık sevgiliyiz." Diyerek adeta şakıyan Tuğçe ile kendime geldim ve ikisine de ilk sarılan ben oldum.

"Allah'ım sonunda. Sizi birleştirmek için bin bir plan yapmaktan yorulmuştum." Dedim tüm hafta Cenk ile yaptığımız planları kast ederek. Bunu söylerken Cenk'e göz kırpmayı ihmal etmedim. Tuğçe ise anlamazca bize bakıyordu.

~
Oylarınızı bekliyorum.
Kendinize iyi bakın.

ABİS//TEXTİNG (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin