Elif'in dediği gibi endişelenecek bir şey olmamalıydı, zira kim Melike'yi neden dövmek istesin ki?
Melih
Dün içip içip dağıtan benim küçük kızım nasıl diye görmeye gittim ve gitmeden önce de iki kahve aldım elime. Eğer ona küçük kızım dediğimi duysaydı kızardı. Telefonumda bile o şekilde kayıtlı. Benden kaç yaş büyük olursa olsun fark etmez. İçindeki küçük kızı canlı tuttuğu sürece benim için küçük kız olarak kalacak. Ben masasına doğru yaklaşırken o da ayağa kalkınca bugün ne kadar güzel göründüğünü fark ettim. Kendimi bakmaktan alamadım. Harika olmuştu, elbise üzerinde harika duruyordu. Dizlerinde idi. Üst kısmı tamamen kapalı kolları ise bol ve tüldendi. Bel kısmında da siyah kumaş kalın bir kemer yapılmıştı ve ona çok yakışmıştı. Kısa koyu renk saçları ile gözlerinden ışık saçıyor gibiydi. Ona o gün bakan sadece ben değildim. Daha öncede güzel giyiniyordu her gün olmasa da genel olarak güzel giyinen bir kadındı. Arada kötü paspal dolaştığı olmuyor da değildi. Dizlerinde etek giyip altına spor ayakkabı giyerek modayı katlettiği günler de oluyordu ama o gün iş yerindeki kadınları kıskandırmıştı. Benim birimimdekilerin bana çaktırmamaya çalışsalar da dedikodularını duymuştum ve eminim ki eğer Aytaç olmasaydı ya da ben olmasaydım yani ortada bir şey döndüğü hissedilmeseydi, dedikodular dolaşmasaydı, Melike'ye çıkma teklif etmeye hazır isimleri sayabilirim size. Çekiniyorlardı.
Melike'ye kahvesini verdikten sonra aklıma dünkü anlattığı yani anlatmaya çalıştığı şey geldi. Merak ettim sormak istedim.
"Dün bana ne söyledin hatılıyor musun?"
Birden heyecanlandı. Yanıma yaklaştı meraklı gözlerle.
"Ne anlattım ki sana?"
"Dayak yediğinden bahsettin hem de canlandırarak" Dedim kocaman açıldı gözleri.
"Ne yaptım?"
"Hatırlamıyorsun yani"
"Hem de hiç" Ben de Melike'ye daha da yaklaştım sessizce
"Sedef'in seni dövdüğünü söyledin." Dedim kolumdan tuttu beni ofisin camının önüne doğru götürdü.
"Bundan kimseye bahsettin mi? Dedi.
"Yani doğru öyle mi?" Dedim.
"Sen anlatmadın değil mi kimseye?"
"Hayır, kimseye anlatmadım"
"Sakın! Lütfen kimseye söyleme. Eğer söylersen yüzüne bakmam bir daha. Yani yanlış anlaşılır. Yok, öyle bir şey. Sarhoşken saçmalarım ben öyle." Dedi ve bunları söylerken oldukça ciddiydi direkt gözlerimin içine bakarak konuşuyordu.
"Tamam, merak etme." Dedim. Daha rahatlamış gibiydi ben tamam diyince. Kahvesini yudumladı cama tam döndü dışarı bakmaya başladı.
"Bak Melike doğruysa şikâyet edelim."
Dedim onun gibi ben de cama döndüm dışarı bakmaya başladım. Birbirimize bakmadan konuşmaya devam ediyorduk
"Hayır dedim ya, yok öyle bir şey. Saçmalamışım ben" Dedi.
Melike kendine güveni olan biriydi. Yani öyle durup birinin kendisine şiddet göstermesine izin verecek biri değildi. Ayakkabılarına karışılmasına bile çok sinirlenmişti. Darp edilip de saklamasına imkân vermiyordum. Kahvesinin son yudumunu da aldıktan sonra köşedeki çöp kutusuna kâğıt bardağını attı ve hafifçe koluma dokundu.
"Hadi yerine dön." Dedi ve o da masasına döndü.
Melike
Melih'e Sedef'in beni tuvalette nasıl darp ettiğini üstelik canlandırarak anlatmışım. İnkâr edip, kimseye söylememesi için tembihledim onu. Aytaç ile aramızı düzlettikten sonra zaten bu iş yerinden ayrılacağım. Hayalimdeki iş bu değil. Ama işler yoluna girene kadar sabretmem lazım. Sorun çıksın istemiyorum ama o Kılkuyruğa bu yaptığını ödetmek de istiyorum. Henüz aklıma bir şey yok, dediğim gibi sorun çıksın da istemiyorum, onu öldürmeye de niyetim yok ama bunu karşılıklı halletmeliyiz diye de düşünüyorum. Beni zavallı olarak görecek cesareti nerden buldu bunu bilmek istiyorum. Elime bir fırsat geçerse değerlendireceğim, sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Romance"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...