Sanırım fazla safım ve körüm gözümü açıp da etrafımda olanları göremiyorum.
Melike
Benimle aynı birimde çalışan ve yanımda oturan Pelin elimdeki ve ayağımdaki sargıyı fark etmiş olacaktı ki ben boş boş ekrana bakarken;
"Melike, valla hiç boş durmuyorsun yine ne oldu?" Dedi.
"Neye ne oldu ?" Dedim önce ne demek istediğini anlayamamıştım. Beynimin içinde saniyeler içinde dolaşan bir sürü olay, görüntü, hiç boş durmuyorsun nasıl bir cümle bu? Hemen savunmaya hazırdım, kime ne benim hayatımdan diyerek başlayan cümleler hazırlamıştım ki bahsettiğinin ne olduğunu fark edince bütün cümleler geri kaçtı.
"Eline, ayağına diyorum ne oldu?" Dedi.
"Ha şey, sıcak su döküldü."
"Ay geçmiş olsun." Dedi. Samimi olmadığını, benim adıma zerre üzülmediğini biliyorum. Belki de laf olsun diye sordu cidden merak etmiş de olabilir neyse bir önemi yok.
Ne kadar samimiyetsiz insanlar var burada. Çalışanların çoğu böyle, herkes birbirinin açığını aramakla ya da zarar vermeye çalışmakla öylesine meşgul ki. Herkes fazlasıyla ön yargılı, hırslı ve herkes birbirinin üstüne basmaya hazır. Melih ve Aytaç hariç. Aytaç her zaman bildiğim gibi çalışır ve çabalar, kimseyi ezmeye çalışmaz. Melih de öyle.
O esnada Melih'in geldiğini gördüm. Şöyle bir baktım o da bana bakınca gözlerimi kaçırdım. Önüme bakmaya devam ettim. Melih yerine doğru yürümeye devam etti. Bu defa ben arkasından baktım, ofisine girdi. Dediğini yapmıştı, yok muşum gibi davranıyordu.
O gün çoğunlukla bir işim olmadı. Aytaç geldi. Şaşırdım. Gelmesini beklemiyordum izni bitmiş miydi? Beni bıraktıktan sonra döner diye düşünmüştüm ama işe gelmişti. Geldiğinde bir süre onu takip ettim. O kılkuyruk kadın da vakit kaybetmeden soluğu Aytaç'ın odasında aldı. Kapıyı da kapatınca meraklandım açıkçası. Tırnaklarımla masaya vuruyormuşum Pelin bana bakınca yaptığımın farkına vardım. Bozuntuya vermemek için ritim tutuyor gibi yaptım ve Pelin'e gülümsedim. Pelin ise bana deliymişim gibi baktı. Elime dergimizin son sayısını aldım, okuyor gibi yapıyor üstünden Aytaç'ın odasına bakıyordum. Ne konuşuluyor? Ne oluyor? Merak ediyordum ama oturdum öylece. Bekledim. Konuşma bitmiş olacak ki Kılkuyruk odadan hışımla çıktı. Allah'ım lütfen ayrılmış olsunlar. O odadan çıktıktan sonra ben de elimdeki dergiyi masama bırakıp tuvalete gittim. Niyetim geçerken Aytaç'a bakmaktı. Masasında oturuyordu, oldukça sıkıntılıydı, kravatını gevşetmişti, koltuğuna yaslanmıştı. Beni fark etmedi. Ben de tuvalete geçtim, içeri girdiğimde Sedef'i lavaboya ellerini dayamış, başını önüne eğmiş bir şekilde dururken buldum. Beni görünce doğruldu, bir süre ona baktım sonra bir şey olmamış gibi kabinlere doğru yürüdüm. Kabinin kapısını açmamla içeri düşer gibi girmem bir oldu. Sedef arkamdan gelip beni içeriye doğru itekledi. Kendisi de içeri girip kapıyı kapattı, saçımdan tutup klozetin kabin ile arasındaki boşluğa yapıştırdı. Sırtımı sertçe pürüzlü duvara çarptım. Neredeyse bütün pürüzlerini sırtımda hissettim, inledim, inleyince de eliyle ağzımı kapattı.
"Bana bak küçük sürtük! Bir kere daha tekrarlamayacağım. Seni bir daha Aytaç'ın etrafında görürsem ya da duyarsam bugün yaptıklarımdan daha kötüsünü yaparım anladın mı beni?"
Dedikten sonra elini ağzımdan çekti. Sonra olduğum yere yığıldım, bu kadarını ondan bile beklemezdim. Kabinin kapısını açtı ve çıkarken eklemeyi ihmal etmedi.
"Ha istersen beni şikâyet edebilirsin tabi kanıtlayabilirsen"
Dedi ve çıktı gitti. Eminim şimdi kendini daha iyi hissediyordur, bir şeylerin acısını benden çıkarıp gitti. Sırtımı sert çarptım, kesin moraracak. Sırtımın acısından ziyade bana bunu yapabilmiş olmasına canım sıkıldı. Sinirden gözlerim doldu, kabinden tutunarak çıktım, masama geri döndüm önce bir süre derin nefes aldım ama sonra başımı masama dayadım. İnsan kaynaklarına şikâyet etmeliydim. Ama dediği gibi nasıl ispatlayacaktım? Bizden başka kimse yoktu ki! Ya da odasına dalıp saçına yapışıp... Aslında bugün kıyafetim de bunun için uygun sonra da nefret ederek geldiğim bu iş yerini de terk edip gidecektim. Belki de bilerek yapmıştı, onu şikâyet etmemi istiyordu ki beni işten arttırabilsin. Bir puntuna getirip beni işten attırmak için bunu planlamış olabilirdi. Düşüncesizce davranamazdım. Bunları düşünürken biri omzuma dokununca irkildim, başımı kaldırdım Melih idi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Romansa"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...