Aytaç da Elif'e teşekkür edip çıktı. Öylece yine ardından bakakaldım. Ömrüm onun arkasından bakakalmakla mı geçecek?
İçeri girdim. Elif sinirliydi ben de ona sinirlenmiştim. Eğer bana geldiğini haber verseydi, bu saate kalır mıydım? Hemen eve dönerdim. Elif'e çıkıştım.
''Neden haber vermedin Aytaç'ın geldiğini?'' Dedim Elif beline koyduğu ellerinden birini kaldırdı iki parmağıyla alnıma vurdu.
''Ah ne yapıyorsun be?''
''Aptalsın kızım sen. Bir de bana hesap mı soruyorsun? Kaç defa aradım seni. Telefonuna baksaydın görürdün'' Dedi ve odasına gidip kapıyı kapattı. Telefonum ya dedim kendi kendime benim bir telefonum vardı değil mi? Baktım hemen çantamdan çıkarıp evet haklıydı defalarca aramıştı. Elif'in odasına gittim, kapıdan yavaşça başımı uzattım yatağına uzanmış eline kitap almıştı.
''Ya özür dilerim. Ne desen haklısın.'' Dedim küçük bir kedi gibi yavaş yavaş sokularak yatağın kenarına iliştim.
''Ne konuştunuz?'' Diye soruverdim gözlerini kıstı.
''Gerçekten sana bunu söyleyeceğimi mi sanıyorsun?'' Dedi biliyordum söylemezdi. Söyleme dediyse Aytaç söylemezdi.
''Ama şunu söyleyeyim morali hiç iyi değil." Dedi sonra kitabına döndü.
"Bugün o kadınla çıkıp gitti. Benim de moralim hiç iyi değil. Neyse. Buraya ne zaman geldi ya?"
"Bir iki saat önce işte, aradı moralim kötü dedi ben de gel bize dedim. Sen de bu arada gelirsin diye bekledim ama"
"Nesi varmış?" Diye sordum.
"Anlatır sana isterse." Dedi. Bazen çok gıcık bir insan oluyor sevgili Elif. Ben de daha fazla ısrar etmedim söyleme dediyse söylemezdi biliyorum. Kalktım odama geçtim elbisemi de çıkarıp bir poşete koydum. Öğle arası kuru temizlemeye bırakırım diye düşündüm. Aklım Aytaç'taydı.
Yine başa dönüyoruz sanki ve ben bunu hiç istemiyorum.
Sabah kalktığımda biraz fazla uyuduğumu fark ettim. Acele etmezsem geç kalacaktım. Hemen yataktan çıktım bir pantolon ve gömlek giydim ve yüzümü temizledikten sonra hafif bir makyaj yaptım. Saçlarım zaten hazırdı. Yaşasın kısa saçlar bana müthiş zaman kazandırıyor. Kahvaltı etmeden evden çıktım dün çalışanların kahveyle yıkadıkları elbisemi kuru temizlemeye vereyim diye yanıma aldım. İş yerime geldim ucu ucuna yetişmiştim ve masamda gene fazladan iş görüyordum evet. Eziyete devamdı. Derin bir nefes alıp verdim. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın dedim ve kendi kendime. Hadi bakalım teker teker gelin
Çantam ve ceketimi bıraktıktan sonra Aytaç'ı kontrol etmek istedim ama bu defa öyle numaralar yaparak değil direkt gidip odasına bakmaya kara verdim. Hatta konuşacaktım. Odasının kapısı açıktı. Hafifçe tıklattım kaldırdı başını kâğıtlardan. "Gelebilir miyim?" Dedim.
"Tabi" Dedi.
Sandalyesine yaslandı elindeki kalemi bıraktı. Ne diyeyim bilemedim bir an, karşısında lisede müdürün karşısında dikilen bir öğrenci gibi dikiliyordum. Elimi saçlarıma götürdüm.
''Şey a'' Dedim ama bir süre daha gerisini getiremedim sonra devam ettim.
''Dün keşke bize geleceğini bilseydim. Geç gelmezdim'' Dedim ama sonra sol tarafımda birini hissettim. Başımı çevirdim. O Kılkuyruk gelmişti. Bütün aklıma gelen kötü sıfatların bende vücut bulmuş hali olan kadın gelmiş kapının ağzında dikiliyordu. İyice gerildim.
"Aytaç bir gelebilir misin?" Dedi.
''Neyse'' Dedim ve çıktım odasından, masama döndüm oturmadan bacağımı çarptım. Sinirden gözüm görmüyordu resmen. Vücudumdan yeterince morluk yok ya bacağım da morarsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Roman d'amour"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...