Masamda bunu düşündüm işe başlamadan, akşam evde konuşurduk ama benim adıma sevineceğini biliyorum.
Melih
Daha önce İrlanda'daki bir dergiye yapmış olduğum iş başvurusunun cevabını nihayet aldım. Geri dönmeleri biraz uzun sürmüştü açıkçası geri dönmelerini beklemiyordum, umudumu kesmiştim ancak biraz önce gelen kutusuna düşen e posta ile şaşırdım. Beni görüşmeye çağırıyorlardı. Online bir görüşme için tarih, saat ve link gönderilmişti. Pılımı pırtımı toplayıp İrlanda'ya taşınabilirim. Bu mülakatın haber veriliş zamanı da manidar oldu. Melike sonunda başardı istediğini almayı. Aytaç ile el ele geldiler iş yerine, yemeğe beraber çıkıyorlar. Tekrar bir araya gelmişler. Ben değil de o dokunuyor, ben değil o öpüyor Melike'yi. Bu e- mail belki de evrenin vazgeç deme şeklidir. Yıkıldım diyemeyeceğim ama içime bir burukluk çöktü, bir donukluk hissediyorum, biraz da uyuşukluk.
Ben Melike'ye onun için benimle olmanın daha iyi olduğunu gösteremeyi umarken, hayal ederken o geri döndü eski aşkına. Gerçi başından beri planı bu değil miydi sanki? Biliyordum da. Saklamamıştı sonuçta ama sanırım umut ediyormuşum içten içe. Yine de umut taşıyordum aslında bu sabaha kadar.
Eğer o bana olumlu bir yanıt vermiş olsaydı hemen İrlanda'yı kafamdan çıkarmış olurdum. Hemen dergiye başvurumu iptal etmeleri için karşı bir mail atardım ama bu şartlar altında işi alırsam gitmeye daha yakınım.
Bugün maili okuduğumda ekranın başında bunları düşünürken Melike yanıma gelmiş arkamda dikilip mailimi okuyormuş. Arkamı döndüğümde bütün sevimliliği ile bana gülümsüyordu ve "Bu harika" Dedi. Bunun nesi harikaydı ki? Gidecektim her şeyi geride bırakıp gidecektim. Evet, kariyer için güzel bir fırsattı ama kariyer hayattaki her boşluğu dolduramaz. Para kazanmaktan başka da pek bir işe yaramaz. Hem kariyer dediğin nedir ki? Senin olmayan işlere biraz daha fazla para için emeğini zamanını harcamaktan başka nedir ki? Daha fazla kazansak ne olur ki? Öyle de böylede yiyeceğimiz, giyeceğimiz aynı şeyler değil mi? Para hırsı değil bu defa ya da kariyer merakı da değil. Akşama kadar onları el ele görmeye tahammül edebileceğimi sanmıyorum. Beni buraya bağlayacak bir şey kalmadı zaten. Bu yüzden gitmek en mantıklı çözüm gibi duruyor ancak yine de kararsızım. Ben Melike'yi görmeye çok alıştm onun o sevimli gülümsemesine, sakarlıklarına çok alıştım özlemeden durmayacağım sanırım. O gün bir ara kendine kahve hazırlarken gördüm ben de içecek bir şeyler almaya kalkmıştım. Odaklanabilmem için farklı bir şeyler yapmaya ihtiyacım vardı. İşlerime odaklanmam lazımdı. Onunla karşılaşınca öylece geride dönemedim açıkçası dönmekte istemedim. Beni görünce gülümsedi. Keşke böyle güzel gülümsemese, böyle içten samimi olmasa keşke.
"Ne haber?" Dedim
"İyidir senden?" Dedi.
"Aynı işte."
Başka bir şey demedi ardından belki de İrlanda'daki işi sormak istiyordu ama ben saklamasını istediğim için ses çıkarmıyordu sanırım. Ama sormak ister gibi bir hali de vardı sanki. Ben konuyu başka yere getirmek istedim duymak istiyordum açıkçası duyacak bir şey yoktu ama yine de insan umut ediyor belki yanlış gördüm, anladım diye umut ediyor.
"Barıştınız sanırım artık her şey istediğin gibi gidiyor." Dedim.
Yüzündeki gülümseme biraz kaybolur gibi oldu. Bir an hayır diyecek sandım ama sonra beni kırmamak için yaptığını anladım. Çünkü mahcup bir hal almıştı.
"Evet, eskisi gibi olmaya başladık." Dedi.
"Güzel" dedim. Devam etti bunu bana söylemesine gerek var mıydı bilmiyorum gerçi o da söylerken tereddüt etti ama yine de söyledi. Aytaç onun yanına taşınmasını istemiş. Bunu bilmesem daha mı mutlu olurdum? Sanmıyorum ama öyle veya böyle bunu da biliyorum artık.
"Taşınacak mısın peki?" Dedim sanki aksini duyacakmışım gibi.
"Evet" Dedi. Zaten istediği bu değil miydi neden taşınmasın ki!
Aytaç
Sedef hışımla odama girdi o gün. Melike ile aramızdakileri duymuştu. Ancak onun duyması ya da bilmesi umrumda değildi. Odama öylece daldı yine, hakaretler etti. Ona baktıkça kendimden nefret ediyorum. Böylesine görgüsüz biri ile nasıl çıkabildim diye kendime kızıyorum. Nasıl kötü bir döneme gelmişti böyle.
"Sana inanamıyorum." Dedi. Bir şey söylemeden yüzüne baktım devam etmesini istiyordum.
"Seni aldattığı halde ona nasıl geri dönersin?" Dedi
"Seni hiç ilgilendirmez anladın mı?" Dedim. Pençelerini çıkardı o esnada hafif bir sessizlikten sonra şavaşa hazırlanır gibi bilendi.
"Yaşadıklarımızdan sonra böyle mi olduk yani? Beni kullanıp bir kenara atacağını mı sandın?" Dedi. Bir hafta görüştük görüşmedik, bir kere alışverişe gittik ne yaşadık ki!
"Ne yaşadık ki biz Allah aşkına ne yaşadık?" Dedim.
"Benimle yatarken öyle demiyordun ama!" Dedi. Sesi daha gür çıkıyordu. Ne diyeceğimi bilemedim bir süre. Ona dokunduğumu hatırlamıyorum daha doğrusu sanmıyorum.
"Ben sana dokunmadım Sedef uydurma!" Dedim ama bunu söylerken korkuyordum da acaba diyordu bir parçam acaba. Çok küçük bir parçamdı ama diyordu işte. Acaba?
"Ya uyduruyorum öyle mi?" Dedi sonra elini masama vurarak;
"Bu burada bitmeyecek!" Dedi ve odamdan çıktı. Herkes işini gücünü bırakıp bize bakıyordu Melike dâhil. Ne kadarı duyulmuştu konuşmamızın bilmiyorum ama bir önemi var mıydı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Romance"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...