"Burası bizim evimiz." Dedi. Beni orada bırakıp çıkıp gitti.
Aytaç
Eve girdiğimde Melike'yi perişan bir halde buldum. Ağlamaktan gözlerinin altı morarmıştı, gözleri kızarmıştı ve uzun süre ağlamanın verdiği bir yorgunluk ve bitkinlikle bakıyordu. Onu böyle görmeyi hiç istemezdim. Korktum, kötü bir şeylerin geldiğini hissediyordum.
Melike dün yemekte keyifli vakit geçirmemişti. Ancak annemin gelip ortalığı karıştırmasını beklemiyordum en azından bu kadar çabuk yapmasını beklemiyordum. Bir şeyler deneyeceğini tahmin ediyordum ama Melike'nin bu kadar etkileneceğini açıkçası tahmin etmemiştim. Melike'nin aklına girebileceğini düşünmemiştim, neye güvendim bilmiyorum. Sanırım Melike'nin "ne olursa olsun" sözüne güvendim ve annemin ona tesir edemeyeceğini düşündüm. Sedef'in sahip olduğunu iddia ettiği bebeğe rağmen Melike beni bırakmayacağını söylüyordu. Buna güvendim sanırım ama annemin ne kadar manüpulatif olduğunu unutmuşum. Yanılmışım.
Melike'yi evde bırakıp çıktıktan sonra bir süre arabamda oturdum. Öfkeyle direksiyona vurdum, sinirimi arabadan çıkarmaya çalışıyordum. Düzeltmeye çalıştığım her şey üzerime yıkılıyor. İşler daha kötü bir hal alıyor. Sedef konusundan dolayı Melike'ye karşı mahcubum, artık tek istediğim onunla mutlu olmak ama olmuyor. Bütün gün Sedef'e ulaşmaya çalıştım ama telefonlarıma cevap vermiyor. DNA testi yaptırmak istiyorum ancak Sedef kaçıyor. Anne karnındaki bebeğe DNA testi yapılabileceğine dair bir iki şey okudum. Etik değil anladığım kadarıyla ama en azından bebeği gözümle görmek istiyorum, test yaptırmayacak olsa bile. Sedef yanaşmıyor, bilmiyorum neden kaçıyor? Bu duruma yeterince canım sıkılmışken şimdi annem hayatıma mani oluyor. Melike'nin kafasını karıştırıyor. Onu hiçbir zaman annemle tanıştırmak istemedim. Çünkü annem mutlu olmasına izin vermez biliyordum. Ben onu sakladım çünkü onu korumak istedim. Ama aklına girip allak bullak etti. Bu düşüncelerin içinden boğulurken arabayı çalıştırdım. Doğruca eve gittim. Annem bana hesap vermeliydi.
Hızla girdim evin bahçesinden. Kapının açılmasına bile sabredecek durumda değildim arabamın kenarını vurdum geçerken. Arabamı bahçeye bıraktım ortaya bir yere kapısını bile kapatmadım. Sakin olmaya çalışıyordum ama olamıyordum. Hemen kapıyı yumruklamaya başladım. Kapı açılır açılmaz eve girdim. Babam bir köşede telefonla görüşuyordu Fransızca konuşuyordu, iş olmalıydı. Yakın zamanda tekrar yurtdışına çıkacaktı, belki de onunla ilgiliydi.
Hemen toparlayıp kapattı telefonu.
"Aytaç ne oldu?" Dedi.
"Annem nerede baba?" Evin içinde anne diye bağırmaya başladım. Annem hiç istifini bozmadan sakince üst kattan inip geldi. Hiçbir şey olamamış gibi.
"Aytaç sakin olur musun?" Dedi babam.
"Olamam baba, olamam." Dedim. Annem yanıma yaklaşıp;
"Bu avam tavırları da o kızdan mı öğrendin?" Dediken sonra koltuğa oturdu, bacak bacak üstüne attı.
"Hala nasıl böyle konuşabilirsin? Neden Melike'nin kafasını karıştırdın? Neden saçma sapan fikirlerini ona empoze etmeye çalışıyorsun? Neden mutlu olmama izin vermiyorsun anne?!!" Dedim. Dudağını bir kenarı hafifçe yukarı çıkmak için titredi ama bana güldüğünü gösteremezdi. Yaptığının işe yaramasına memnundu ama gizlemeye çalışıyordu.
"Ben gerçek olmayan bir şey demedim, sadece gerçekleri görmesine yardımcı oldum."
"Neymiş o gerçekler?"
"Senin ona âşık olmadığını, sadece ona acıdığını söyledim."
"Ne?! Anne, delirdin mi sen? Neden böyle şöyler söyledin?! Açtın kalbimin içine mi baktın? Nereden biliyorsun ne hissettiğimi?" Dedim. Babam o sıra da bir girişim yaptı ama onun anneme müdahale ettiğini pek görmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Romance"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...