"Herkesin için de bir kere daha söylüyorum. Melike'den uzak duracaksın" dedi. Herkes ağzı açık bir şekilde bize baktı ve biz de çıkıp gittik.
Melike, Yiğit ile Aytaç'ın arasının bozulmasının sebebiydi, belli olmuştu, Artık neden birlikte rüzgâr sörfüne gidilmiyor, Melike'nin hamile olması ihtimali neden Yiğit'te şok etkisi yapıyor belli oluyordu. Yiğit ne kadarını anlatır bilmiyorum ancak cemiyette dedikodu dönecektir onu tahmin edebiliyordum. Ne cemiyet ama.
Arabaya bindiğimizde ben allak bullak olmuştum. Ne hissedeceğimi bilemiyordum. Ne kadar çok aşağılandım bu gece? Zerrin Hanım'ın aşağılaması, iğrenir bakışları, Aytaç'ın yakın arkadaşlarının kendi aralarında sohbeti ve onlarla ortak noktamın olmayışı. Bir kere bile sen nasılsın, neler yaparsın diye sormadılar. Yiğit haklıydı galiba. Beni dışıyorlardı adeta. Yanımda arabayı kullanan Aytaç'a baktım onu en iyi tanıyanın ben olduğumu sanırdım ama değilmişim. Biraz benim için çabalasaydı keşke. Bana anlatmadığı ne çok şey varmış. Benden önce bir hayatı vardı elbetteki ama ben nedense benden önce bir hayatı yokmuş gibi merak etmedim ama o da sanki hep benden önce hayatı da benden sonraki ile aynıymış gibi davranmıştı. Ben kafamda sorularla ona bakarken o da bana baktı.
"İyi misin?" Dedi.
Başımı evet anlamında salladım ama allak bullak oldum. Hayır hiç iyi değildim. Tüm dengem bozuldu. Huzursuzdum. Yol boyunca sessiz kaldım ne diyeceğimi bilemedim çünkü. Elimi hiç bırakmadı.
"Kötü bir geceydi, özür dilerim." Dedi. Bir şey demedim. Evet, bok gibi bir geceydi. Zoraki gülümsedim.
Eve girdiğimizde Aytaç ceketimi kendisi çıkardı. Gözlerimin içine bakıyordu. Saçlarımı elleriyle çekti alnımdan. Öpmeye başladı ve sonra da kucağına aldı ama ben istemediğimi belli etmek için ellerim ile ittim onu.
"Çok yorgunum." Dedim. Onu kapının girişinde bırakıp banyoya geçtim. Makyajımı sildim, üstümdeki elbiseyi çıkarıp kirli sepetine attım. İç çamaşırlarımla yatak odasına geçiyordum, arkama baktım. Girişte bekliyordu. Elleri huzursuzca saçlarının arasından geçerken yere bakıyordu. İçeri girip üstüme bir tişört geçirdim onun tişörtlerinden. Yatağa geçecektim ama geçemedim. Koridora çıktığımda orada bıraktığım yerdeydi. Yanına gittim. Elinden tuttum ve odaya getirdim. Yatağa oturttum. Kucağına oturdum, ceketini çıkardım ve öpmeye başladım. Gömleğinin düğmelerini açan ellerimi tuttu.
"Mecbur değilsin." Dedi. Kenara geçtim. Ayağa kalktı ve üstünü çıkarıp duşa girdi. Ben de geçip uzandım. Uyuyamadım, uyumak ne mümkündü. Ne uzun bir geceydi. Duştan çıktıktan sonra yatağı girip bana sokuldu. Kolunu belime doladı, kendine çekti. Saçlarınının nemini hissettim. O şekilde de uyuyakalmışım.
Sabah kalkar kalkmaz izin almak için şefi aradım. Sesimle hasta numarası yaptım. Aytaç yanımda yoktu. Neyse ki şef "Bize de bulaştırma gelip." Dedi de ben de o gün için izin alabildim. Burnunu çekmek ve öksürmek bir de araya hapşuruk birkaç tane işe yaramıştı. Salona geçtiğimde Aytaç kahvaltı hazırlıyordu, tost yapmıştı. Yanıma gelip saçlarımdan öptü.
"Hadi geç kalmayalım." Dedi.
"Ben gitmeyeceğim, izin aldım." Dedim.
"Hasta değilsin değil mi?" Dedi.
"Evde kalıp biraz dinleneceğim." Dedim.
"Peki, akşama görüşürüz o zaman" Dedi ve tabağını kenara bırakıp, ceketini alıp çıktı. Hazırladıklarını da yiyememişti. Yapabileceğim bir şey yok. Mutsuzum, kafam karışık ve bunu saklayamıyorum. Üzerimde halen daha onun tişörtü ile dolaşıyordum. Ben de bir şey yiyemedim. Televizyonun karşısında pineklemeye başladım. Biraz da telefonumda oyalandım. Saçma sapan videoları izledim. Aytaç'ın gitmesininin üzerinde bir saat geçmişti ki kapı çaldı. Aytaç geri mi geldi diye düşündüm. Kapıyı açınca da şaşırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Romance"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...