Sonra da koltukta sızmışım. Gidip gitmeyeceğimi bilmiyorum.
2 Ay Sonra
Melike
Aytaç'ın evine taşınalı iki ay oldu. Yerleştim, tıpkı eski günlerdeki gibi. Sarılıp uyumak, birlikte yemek yemek, televizyon izlemek, film kritikleri yapmak tüm bunları tekrar yapabileceğimizi hayal bile edemiyordum ama tekrar bir aradayız. Mutluyuz, bazı şeyleri aştığımız için artık önümüze bakabiliyoruz. Yeniden hayal kurabiliyoruz. İş yerinde de büyük problemlerimiz yok çünkü Sedef bir süredir yurtdışında ve hayatımıza çok bir müdahalesi yok ancak ne zamana kadar böyle devam ederiz bilmiyorum. İşlerin yolunda gitmesi güzel ama ne zaman bozulacak diye bekliyor bir parçam, bilemiyorum endişe etmeden demiyorum.
Yüksek lisans için yakında başvuruları yapacağım. Güz döneminde kabul alabilirsem başlayacağım. Bakalım. Aytaç da dergisini değiştirmeye çalışıyor aslında pek çok yer buldu ama beyefendiye beğendiremiyoruz ve o da nedense istediği yere geçiş yapamadı. Kazandığının altında almayı istemiyor biliyorum. Standartlarını bozmaya hevesli değil. Ben daha azı ile de hayatımızı sürdürebileceğimizi düşünüyorum ama o alışkın değil işte. Ailesinden de destek almamış ama standardını da düşürmemiş biriydi Aytaç, bu yüzden de beğenmesi kabul etmesi de zor oluyordu haliyle. Bu dergiye de geçeli çok olmamıştı bir yerden hemen ayrılmak çok hoş kabul edilmez. Ama ben Sedef, yurt dışından gelene kadar iş değiştirmiş olmasını istiyorum yani onun başka yere geçmesini istiyorum ama Aytaç başladığı projeleri bitirmek istiyor, yarım bırakmak hiç ona göre değil, diğerlerini beğenmemesinin bir sebebi de bu aslında. Onu anlıyorum ama korkuyorum. O endişelenecek bir şey yok dese de ben Sedef ile aynı yerde bulunmasını istemiyorum ben dayanabilirim ama onun yakınında olması tahammül sınırlarımı aşıyor.
Sanırım bana evlenme teklifi edecek Aytaç. Son zamanlardaki konuşmalarımızdan sanki ilişkimizi resmiyete dökeceğimizi anlıyorum, bilmiyorum ama içime doğuyor da olabilir ya da tamamen yanılmış da olabilirim. Kaldığımız yerden devam edebildiğimize çok mutluyum. Kendi aramızda bir nikâh yeter diye düşünüyorum. Fazlasında gözüm yok ki zaten pek tarzımız da değil. Benim zaten çağıracak Elif'ten başka kimsem yok. Olanların da bende emeği yok. Güzel anılarımın olduğu insanlar olmadıkları için şu an yanımda da olmalarına gerek yok. Bu arada Melih yakında İrlanda'ya Dublin'e gitmeye hazırlanıyor. Mülakatı güzel geçmişti, işe kabul edilmiş. Onun adına sevindim daha güzel bir iş, daha yeni bir çevre bence onun için en doğru olan kararı verdi. Ama işten ayrıldığı için onu göremez oldum, görmeyi çok istiyorum. Ne zaman gidecek bilmiyorum ama tek duyduğum çok zamanının kalmadığı ama konuşmadığımız için detayları da bilemiyorum tabi. Aytaç'ı endişelendirmek istemiyorum, hakkımda yanlış bir fikre kapılsın istemiyorum malum geçmişim bir defa hata yaptım ve bir defa hata yaptığınız zaman her zaman olağan şüpheli siz olursunuz. Güven kolay sarsılan ve zor kazanılan bir şey. Aytaç'ın bana olan güvenini ben öyle bir sarstım ki şimdi en ufak bir esinti de yeniden sarsılabilir.
Kendimi gidip Melih'i görmemek için zor tutuyorum. Ona bunu borçluymuşum gibi hissediyorum. Sonuçta bana çok destek oldu ve çok yardım etti. Başım sıkıştığında beni o kurtardı. Bu yüzden onu son bir defa görmek ve güle güle demek istiyorum. Belki de Aytaç ile beraber gitmeliyiz. Onun bundan hoşlanacağını sanmıyorum aslında. Henüz ne yapacağıma karar vermedim ama belki de bir telefon ederim.
Aytaç
O gün Sedef'ten aldığım mail karşısında dondum kaldım. Bilgisayarın ekranına baktım öylece. Bana bir ultrason fotoğrafı göndermişti ve konu kısmında "MERHABA BABA" yazıyordu. Bu saçmalığa inanma mı bekliyordu? İnanmadım, olamazdı hayır mümkün değildi. Ama yine de huzurum kaçtı. Sanırım Sedef'i hafife aldım. Çok istediğim ve açıkçası kabul edileceğime inandığım bir yerden red cevabı aldım iki gün önce. Kabul etmeyebilirlerdi evet ama mülakatım iyi geçmişti, uzun süredir bu sektördeyim artık beni tanıyan insanlar var ve işimde iyiyim, tecrübeliyim ama red edildim. Sedef dediği gibi kariyerime engel mi oluyordu? Şüpheleniyorum, kanıtım yok ancak düşünmeden edemiyorum. Daha azına da çalışamam Melike ile evlenmek istiyorum ve eğer onunla evlenecek isem daha fazlasını ona sunabilmeliyim. Daha büyük bir eve geçebilmeliyiz ya da bahçeli bir eve. Bir kedi, bir de köpek sahiplenebiliriz. Sonra da kendi çocuklarımıza bakabiliriz, tüm bunlar için daha iyi şartlara sahip olmalıyım. Daha azına bunları yapamayız. Bunları düşünmeme bile izin vermiyor Sedef, daha büyük bir problem yaratıp dikkatimi ve zamanımı çalıyor.
Melike bu çocuk meselesini duymamalı, bunu duysun istemiyorum. Ona evlenme teklifi etmeye hazırlanıyorken bu mail beni allak bullak etti. Ortada bir bebek varsa DNA testi isteyemeyeceğimi mi sanıyor bu kadın? Aklından ne geçiyor? Delirmiş olmalı.
Melike'nin bildiğim bir ailesi yok, ben onu tanıdım tanıyalı tek başına mücadele eden bir kadın o. Anne ve babasının öldüğünü biliyorum. Akrabalarının yanında bir süre kaldığını ve hor görüldüğünü, hatta bir süre yetiştirme yurdunda da kaldığını biliyorum. Amcası, teyzesi var ama onlardan hiç bahsetmemişti, konuşmak istemezdi. Bu çocuk konusunu nasıl değerlendir bilemiyorum, hassas bir konu onun için, duymaması için elimden geleni yapacağım ama ne kadar beceririm bilmiyorum. Sedefi nasıl başıma bela ettim nasıl?!
Melike
Maili gördüğümde ekranı baka kaldım önce. Tekrar tekrar maili açtım, sayfa yeniledim, yanlış görüyor olmalıyım diye düşündüm buna inanmak istemiyordum. Gönderen oydu evet Sedef idi ama bu gerçek olabilir miydi? Konu kısmına "MERHABA TEYZE BABAMI YALNIZ BIRAK!" yazmıştı ve ekte bir ultrason fotoğrafı vardı. Bu gerçek olabilir miydi? Sedef Aytaç'tan hamile kalmış olabilir miydi? Yalan söylüyor olmaydı hem bir DNA testi ile öğrenebileceğimiz bir konuydu. Bir test ile öğrenebilirdik hemen. Artık uzun uzun beklemeye de gerek yoktu. Ancak mesele öğrenmek değildi. Mesele gerçek olma ihtimaliydi. Tüm huzurumu kaçırdı, mutluluğumun alıp götürmüştü bir mail. Aynı maili telefonumdan açıp Aytaç'ın odasına gittim. Tıklayıp içeri girdim. O da bilgisayarının ekranına dalıp gitmişti. Yaklaşınca beni fark etti. Yüzündeki endişeyi görebiliyordum. Maili ona da gösterdim, şaşırmadı ama göz kapaklarını bir kaç saniyeliğine yumup elin saçlarına götürüp sinirle dolaştırdı. Haberi vardı ama aynı mailin bana da geleceğini düşünmemiş olmalıydı.
"Bu gerçek olabilir mi?" Dedim. Bir süre bir şey söylemeden bana baktı.
"Sadece huzurumuzu kaçırmak için yapıyor." Dedi. Başarmıştı. Benim tüm huzurum kaybolmuştu.
"Eğer ortada bir çocuk varsa ..." Dedim ve devamını getiremedim. Bilmiyorum ona karşı savaşamam, bir çocuğa karşı mücadele edemem. Ben ailesiz büyümüş biriydim. Sahipsiz olmanın, zor da kaldığınızda size destek çıkacak birinin olmamasının, sığıntı gibi yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Nasıl bir çocuğun yarım kalmasına neden olurum? Bir çocuğun hayatından daha değerli ne olabilir ki? Arada bir çocuk varsa ben ne yaparım? Ne yapılır ki bu durumda? Nasıl böyle düşüncesizce hareket edebilir?
Başımı önüme eğdim, bunları Aytaç'a söylemedim. Ne yapacağım, ne diyeceğim bilemiyordum. Ayağa kalktı. Bana sımsıkı sarıldı ama bu da beni rahatlatmaya yetmedi. Aksine sinirlendiğimi hissediyordum, nasıl böyle düşüncesizce hareket edebildin demek istiyordum ama demedim?
Birine şüphe vermek, ona şüphe tohumları ekmek ona ya öyleyse dedirtmek adeta bir virus gibi tüm hücrelerinize yayılıyor. Şüphe bir hastalık gibi sessiz ve derinden yayılıyor.
O günden beri gece rüyalarıma girmeye başladı Sedef ve bebeği. Bir gece korkuyla uyandım. Gecenin bir yarısı yataktan korkuyla sıçradım. Nefes nefese kalmıştım. O kadar korkmuşum ve kendimi sıkmışım ki saçlarım terden ıslanmış. Birden bire yatakta sıçradım ve tişörtümü çıkarıp attım. Aytaç da yanımda aniden uyandı. Rüyamda Aytaç kucağıma bir bebek veriyordu ama kucağım kan oluyordu. Aytaç bana sarıldı.
"Geçti, geçti." Diyerek beni teskin etmeye çalışıyordu. Çok gerçekti gördüğüm, öyle hissettirmişti.
"Ne oldu? Ne gördün?"Diye sordu.
"Hatırlamıyorum" Dedim ve ona sarılıp tekrar yattım. Sedef kendisi gelmeden gönderdiği ultrason görüntüsü ile günlerimi zehir etmeyi başarmıştı. Bir süredir Aytaç'ın kucağında bebek falan görmeye başladım rüyalarımda. Bebek görmesem de sesini duyuyordum. Sinirlerimin yıprandığını hissediyordum. Bir yandan da Aytaç'a durumumu belli etmemeye çalışmak beni daha da yoruyordu. Kendimi çok sıkıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Romance"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...