"Nereye gidiyoruz? Şehre mi dönüyoruz?"diye sordu.
"Evet" Dedim sonra başka bir şey demeden, öylece durduk.
Melike
Belki de durmanın zamanı gelmiştir, belki de artık çok geçtir, geri dönüşü yoktur.
Yanına giderken böyle hayal etmemiştim. Belki yakınlaşırız, uzun uzun konuşuruz, belki sorunlarımızı çözüme ulaştırırız diye ummuştum. En azında kafama bir odun yemeyi beklememiştim, bu sürpriz oldu. Aytaç'ın annesini görmeyi hiç beklememiştim, bu da sürpriz oldu.
Gece benimle kaldı ve ona sarılmama izin verdi, uzun süre sonra ona sarılabildim ama uzun uzun kokusunu çekemedim içime. Kollarımın arasında olmasını çok özlemişim, sanki bir boşluğu dolduruyordu ona sarıldığımda. O yanımda olmayınca, ona sarılamayınca hep bir boşluk var. Onu hala çok seviyorum, çok özlüyorum ama artık ne düşüneceğimi bilmiyorum. Bana çikolata almasını isterken sadece odadan çıkmasını istemiştim aslında, ağladığımı görmesin diye. Sonra da uyuyor gibi yaptım. Gidip sandalyede uyudu, rahatsız bir şekilde. Bense gece boyunca uyuyamadım. O, uzanmasının üzerinden çok geçmeden uykuya daldı, yorulmuş olmalı. Kalkıp yanına gidip çömeldim, ay ışığı yüzüne vuruyordu, ışığı kapatmıştı. 4 yılımı geçirdiğim adam... Bazen sanki hiç o hatayı yapmamışım, hiç bu hallere düşmemişiz gibi hissediyorum bazen kısa bir süre de olsa gerçekleri unutuyorum. Bir rüya tüm bunlar ve ben bir gün uyanacağım.
"Hiçbir şeyim yok, akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni." Cemal Süreyya
Güzel yüzüne dokunayım istedim ama uyanırdı. Nefes alışverişini dinledim bir süre. Sessiz uyurdu gayet sessiz, yine öyle sessizdi.
Sabahın ilk ışıkları düşmeye başladığında camdan dışarı bakıyordum. Eşyalarımı alıp toparlandım ve uyuyan Aytaç'ın alnına bir buse kondurdum. Hastaneden çıkışımı aldım. Sessizce geldiğim gibi sessizce gidecektim.
Ellerim cebimde yürüdüm, yürüdüm ama yol bitmek bilmiyordu. Hava soğuktu, merkeze kadar bir araç bulsam fena olmaz diye düşünürken. Araba sesi duyup otostop çekmek istedim ama araçla yaklaşanın Aytaç olduğunu fark ettim. Arabasına binmek istemedim. Biraz da uğraştırdım onu. Beni tutan elleri soğuktu, gergindi.Neden istemedim açıkçası bilmiyorum.
Arabasına bindiğimde yüzümü cama dayamıştım, uyuyakalmışım artık daha fazla dayanamadı bedenim. Ayağım da hala acıyor. Küçük çocuklar gibi yanında mızmızlanmayı, nazlanmayı istiyorum. Saçlarımı okşayıp beni öpsün istiyorum ama hiç biri olmuyor artık.
Uyandığımda önce nerede olduğumu hatırlayamadım. Başıma yastık koymuştu. Başımı ona çevirip baktım yola koyulmuştuk, otobüse bindirip göndermezdi beni.
"Nereye gidiyoruz? Şehre mi dönüyoruz?"
"Evet"
Önüme baktım sonra da tek kelime etmedim. Ne diyecektim ki? Beni doğruca evime bıraktı, bir şey söylemeden sessizce indim arabadan. Eve girdim akşam olmuştu, sessizce salonda oturdum bir süre. Sonra üstümdekileri çıkarıp kirli sepetine attım, sıcak bir duş aldıktan sonra doğruca yatağıma yattım.
Sabah dolabımdan eline geçen gömlek ve pantolonu giydim. Saçlarımı elimle düzelttim. Aynanın önünde oturdum. Yüzüm soluktu, yanık yerlerim acıyordu ama acı canımı yakmıyordu. Yani hissediyordum ama yeterince yoğun değildi. Yüzüme bir iki krem sürdüm sonra biraz rimel, soluk benzime biraz allık ve hazırdım. Sonra ecza dolabımızı açtım. Sargı bezi aldım elimi ve ayağımdaki yanık yerleri sardım. Evimizde iyi ki bir ecza dolabı vardı. Elif dikkat ederdi böyle şeylerin evde bulunmasına. Onu da kaybedersem herhalde artık nefes alamazdım. Çantamı ve montumu, atkımı aldım. Topuklu botlarımı giydim. Ayağımdaki sargı görünüyordu bileğimden ama umursamadım. Yanıma spor ayakkabı da almadım, kendime eziyet olsa bile bugün o topuklu ayakkabılar ile dolaşacaktım.
İş yerine vardığımda henüz daha erkendi. Gittim masama oturdum, hiç bir şey yapmadan boş boş baktım bilgisayarımın ekranına. Saat ilerledikçe çalışanlar teker teker gelmeye başladı.
Aytaç
Beni hiç incitmemişti 4 sene boyunca. Son yaptığı hariç.
Bazen diyorum ki hiç bilmeseydim. Hiç haberim olmasaydı Yiğit ile yaşadıklarını. Hiç haberim olmasaydı bana geri dönseydi, o otele gitmeseydim, söylenenleri de duymasaydım. Bugün onunla evli olurduk. Bütün yaşadığı zorluklara, annemin saçmalıklarına, çevremdeki insanların kötülüklerine birlikte katlanmış, sorunlarımızı birlikte çözmüştük. Bugün kariyerimdeki yere geldiysem yine onun sayesinde oldu. Gece yarılarına kadar çalışmam gereken zamanlarda benimle uyanık kalır, bana destek olurdu. Eve döndüğümde güzel yemekler, masadaki tabakta kurabiyeler olurdu, iş yerime yemeğimi getirirdi. Sağlığımla ilgilenirdi. Ders çalışırken hep sesli çalışmayı severdi. Ben de onun dikkati dağılmasın diye elimden geleni yapardım. O anlatır notlarından takip ederdim. Son günlere bıraktığı dersleri için sabahlardı ve sabahları uyuyakalmasın diye sabah ondan önce uyanırdım ve ben götürürdüm onu otobüslerle zaman kaybedemezdi, geç kalmasını göze alamazdım.
Televizyon izlerken arada önümden geçer, izlememi engellerdi. Bunu eğlenceli bulurdu. Dolabımdan tişörtlerimi, kapüşonlu polarlarımı, ceketlerimi giymeyi severdi özellikle. Sabahları zor uyandıysa ya da aceleyle çıktıysa onları giyerdi. İşe giderken onlara ihtiyacım yoktu ama endişe etmeme de gerek yoktu zaten. Hepsi ter temiz yerine dönerdi. Bana ait şeylere kendine ait şeylerden daha çok değer verirdi. Beraber yaptığımız her şey, geçirdiğimiz onca vakit, gittiğimiz yerler, izlediğimiz filmler, ona araba kullanmayı öğretmem... Hiç öğretmek istememiştim araba kullanmayı. Ona zarar gelmesinden korkardım çünkü nasıl yapıyordu bilmiyorum ama bir yerini yaralamayı beceriyordu. Her zaman gittiğimiz Salih Abi'nin yerinde bir defasında kendi hesabımızla birlikte iki kişinin daha hesabını ödemiştik. Sıcak yemeği birden ağzına atmış sonra panikle sandalyesini geri çekip arkasından geçen garsona çarpmıştı. Garsonda başka bir masaya götürdüğü yemeği hemen arkamızda oturanların yemeğinin içine dökünce hem dökülen yemeği hem de karışanı ödemiştik. Melike'nin yüzündeki şaşkınlığı hala hatırlarım ve o gün ne kadar güldüğümü de.
Yiğit'in gelişi bütün güzel anıları tersine çevirdi. Yiğit çocukluk arkadaşımdı, yurtdışında eğitimini tamamlayıp döndüğünde ne kadar mutlu olmuştum. Bana hep bir şey söylemek istediğini söylediğinde farkına varmalıydım. Davranışlarından anlamalıydım, bakışlarından, tavırlarından anlamalıydım ama nereden bilebilirdim ki kız arkadaşıma âşık olduğunu? Ben yurtdışından yeni döndüğü için uyum sağlamakta zorlandığını düşünmüştüm. Sanırım fazla safım ve körüm gözümü açıp da etrafımda olanları göremiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Romance"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...