"Gençsin, güzelsin, okumuşsun da kendine başka bir hayat kur. Bir kadın tavsiyesi." Dedi ve çıkıp gitti. Ben olduğum yere çakılmış gibi kaldım.
O gün akşama kadar ağladım. Başa dönmüştüm, tıpkı Aytaç'ın beni hava alanına bıraktığı gün hissettiğim gibi hissediyordum. O gün nasıl Elif ile yaşadığım evde ağladıysam öyle ağladım, içimi çeke çeke ağladım sonra da yoruldum. Öylece oturdum. Hava karardı, ev de. Aytaç eve girdiğinde ışığı açtı. Ceketini astı dolaba. Koltuğa ulaşmadan salonun da ışını açtı ve sonra hemen yanıma geldi.
"Melike ne oldu? Bu halin ne?" Dedi korku dolu gözlerle bana bakıyordu.
"Neden peşimden geldin?" Dedim.
"Ne?"
"Beni gördüğün ilk gün neden peşimden geldin? Acıdın değil mi halime?"
"Ne diyorsun sen Melike? Dikkatimi çektin, merak ettim dedim ya. Ne acıması?" Ne olduğuna anlam verememiş gözlerle bakmaya devam ediyordu.
"Sana orada neler yaşadığımı, ne zorluklar çektiğimi anlattım ve sen de bana acıdın değil mi? Acıdığın için de benimle görüşmeye başladın." Dedim.
"Hayır, hayır. Üzüldüm haline ama ben senden hoşlandığım için seninle görüşmeye başladım, acıdığımdan değil." Dedi.
"Söylesene o zaman neden ben senin hakkında hiçbir şey bilmiyorum?"
"Benimle ilgili her şeyi biliyorsun Melike, senden bir şey saklamıyorum ben." Dedi ellerimi tuttu, gözlerinin içine bakıyordum ama bilmiyorum. Bu adam beni gerçekten seviyor mu yoksa annesinin dediği gibi acıyor mu?
"Hayır, bilmiyorum, senin tanığımdan bile emin değilim." Dedim.
"Melike, biliyorum dün kötü bir gün geçirdik, evet seni yemeğe götürmem hataydı." Dedi. Sözünü kestim.
"Beni ailen ile arkadaşların ile tanıştırman bir hataydı." Dedim. Daha çok sorar gibiydim. Ne diyeceğini şaşırmıştı.
"Anlayamıyorum seni Melike." Dedi ayağa kalktı salonun ortasında bana bakıyordu. Yine elleri sıkıntıyla saçlarında dolaştı.
"Ben yardımcı olayım." Dedim. Ayağa kalktım, karşısına durdum.
"Sen benimle acıdığın için birlikte oldun değil mi?"
"Ne?! Hayır, bu doğru değil"
"O zaman söyler misin? Neden ben senin anneni, babanı, arkadaş çevreni bilmiyorum? Söyler misin o zaman ben niye senin geçmişini bilmiyorum? Tek bildiğim liseden önce Paris'te yaşadığın. Avrupa da yaptığın seyahatleri, rüzgâr sörfü yaptığını, keman çaldığını, dedenin albay olduğunu bilmiyorum mesela. Babaanneni, anneanneni tanımıyorum, deden ne zaman öldü bilmiyorum. Adları ne bilmiyorum. Bunları bilmiyorum da neye alerjin var, kahve sever misin sevmez misin, neyi yemeği seversin, hassas bünyeni ve titizliklerini, hangi pozisyondan zevk alırsın bunları biliyorum ama neden aileni, arkadaşlarını bilmiyorum? Neden söyler misin? Bunları da bilmem gerekmez miydi?" Bağırıyordum artık bu sözleri yumuşak bir tonla söylemem mümkün değildi. Parmaklarımla söylediklerimi tek tek sayıyordum, neyi biliyorum neyi bilmiyorum diye. Aytaç karşımda şok olmuş bir ifade ile duruyordu.
"Neden annen benimle tanışmak istediğinde bana söylemedin?" Diye sordum. Gözlerini kapattı, dudaklarını ısırdı.
"Annem geldi değil mi?" Dedi.
"Bu sorumun cevabı değil"
"Annem seni manipüle etti değil mi? İşte bu yüzden tanıştırmak istemedim. Annem seni manipüle etmesin diye istemedim. Babam umursamazdı ama annem seni hiç istemedi Melike. Bunu da hiç saklamadı. Her zaman bana hatırlattı. Seni bana denk görmüyor, o zaman da, şimdi de. Evleneceğimizi duyunca da senin kafanı karıştırmaya başladı işte. Babaannem, anneannem neden uzaktalar sanıyorsun? Annem istemediği bir şey olduğunda etrafındakileri manipüle eder ve işi istediği noktaya getirir. Huzursuz olamamak için annemden uzak duruyorlar. Annem aklına girdi senin de, bu yüzden hiç istemedim bir araya gelmenizi. Eğer seninle tanışmak istediğinde tanıştırsaydım biz 4 yıldır birlikte olamazdık. Beni bırakıp giderdin. Çünkü sana kendini kötü hissettirmek için elinden geleni yapardı. Dün Yiğit neden oradaydı sanıyorsun? Annem Yiğit'le aranızda geçeni bilmiyor mu sanıyorsun? Annem plansız, programsız iş yapmaz. Onun tüm ilişkileri, hayatı strateji üzerinedir. Babasından başka bir şey öğrenmemiş. Herşeyi planlar, programlar o, bir asker gibi." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sadece bir hata!
Romansa"Arabayı tekrar hareket ettirdi ve kaldığımız yerden yola devam ettik. Bir kaç defa bir şeyler söylemek istedim ama cesaret edemedim. Tartışmadık, sadece gitmemin daha iyi olacağını söyledi. ''Bunu kabul edemem '' dedi. Ben özür bile dileyemedim...