Drake,s...sanırım Edward'a bir şey oldu!
"Dur hemen öyle,kötü şeyler getirme aklına!"
"Drake,ona bir şey oldu!Onu hiss edemiyorum!"
"Bulma büyüsü yapmamız lazım!"
Heyecan ve korkudan elim-ayağım bir-birine dolanmışken,Drake'in verdiği parlak fikirle bulma büyüsü için boynumdan Edward'ın bana hediye ettiği kolyeyi çıkardım. Büyünü tamamlamak için çıkardığım pençelerimle avucumu kesip, kolyenin üzerine bir kaç damla kan akıttıktan sonra kendimi toparlayıp,büyünü fısıldamaya başladım.
"Monstrant viam!"
Büyümü tamamlamamla kolye sağa doğru çekilip,bize yol göstermeye başladı. Şimdi yapmam gereken şeyse,onun bize gösterdiği yolu takip edip, Edward'ı bulmaktı.
"Triss,ben de seninle geleceğim. Orada seni neyin beklediğini bilmiyoruz!" diye öne atıldı Drake.
"Hayır!Ben hall ederim!Seni de tehlikeye atamam!"
"Triss,bu benim kendi seçimim. Seninle geleceğim dedim!" dedi kararlı bir şekilde.
"Tamam,nasıl istersen!" dedim pes ederek.
Hızımızı kullanarak yaklaşık 3-4 dakikadır kolyeni takip ediyorduk. En son Winchester akademisine vardığımız zaman kolye hareket etmeyi durdurunca,vardığımızı anlamıştık.
"Nasıl yani,akademideminin duvarları içerisinde mi bir şey oldu Edward'a?!" diye sordum şaşkınlıkla.
"Gidip bakmamız lazım!" diye cevapladı Drake aynı sakinliğini koruyarak.
İçeri girdiğimiz zaman Alex'le karşılaşınca, selamlaşma faslını geçip,direkt Edward'ı sordum ona.
"Merhaba Triss, nasılsın? Özletiyorsun kendini.Dur!Bu halin ne?Bir şey mi oldu?"
"Alex,Edward nerede?" diye sordum göz yaşlarımı daha fazla tutamayarak.
"Ona bir şey mi oldu? Bu halin ne?! En son onu kahvaltıda görmüştüm."
"Aramızdaki bağ koptu! Ona bir şey olmuş olmalı! Bulma büyüsü bizi buraya getirdi."
Avucumdaki kolye yeniden hareket etmeye başlayınca,ona baktım şaşkınlıkla. 2.kata kadar koşup kolyeni takip ettiğim zaman,kolye bir odanın karşısında durduktan sonra ikiye bölünüp,param-parça oldu bir anda. Bu Edward'ın odasıydı...
"Alex,Drake! Siz burada bekleyin! Ben içeri yalnız girmek istiyorum!" dedim boğuk ses tonumla.
Derinden nefes alıp kendimi hazırladıktan sonra kapı kolunu kırdım kilitli olup-olmadığını bile kontrol etmeden. Kapının kolu elimde kalmışken,gıcırdıyan kapı sonuna kadar açılarak içerideki manzaranı acımasızca sundu gözlerimin önüne. Bu bir kabus olmalıydı... Eğer öyleyse şu anda acını böyle iliklerime kadar nasıl hiss ede biliyordumki?! Rüyalarda bütün hisleri böyle keskin bir şekilde hiss etmemiz normal miydi?!
Şoktaydım. Hayal kırıklığına uğramıştım. Öfkeliydim. Belki ona,belki kendime... Aldatılmıştım! Dünya üzerinde en çok sevdiğim kişi ve bir zamanlar en yakın arkadaşım diye hitap ettiğim kişi tarafından hem de! Gözlerim tek bir noktaya odaklanmış,tek bir kirpiyim bile hareket etmiyorken, boğazım düğümlendiği için tek bir kelime bile edemiyordum.
Sevdiğim adamı en yakın arkadaşımın koynunda yakalamıştım! Kolumdaki simge haklıydı. Bağımız kopmuştu. Bu bağı acımasızca Edward koparmıştı. Bu bağı koparan onun ihanetiydi. Başım dönüyordu. İçimde fırtınalar kopsa da, dudaklarımdan tek bir kelime bile firar edemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Hayat ~ Melez serisi- I ~
Fantasía✨🌿Hikayeden kısa bir alıntı🌿✨ O güne kadar tek istediğim elimde olanlara şükr edip,hayallerim uğrunda savaşıp,başarılı olmaktı... Ama o günden sonra hayatımın tepe taklak olup,180 derece değişeceğini nereden bile bilirdim ki?! Hayatıma bomba gibi...