18 - Başlangıç

1.1K 102 69
                                    


Oy sınırı 100, yorum 50
Keyifli okumalar ❄️

18. Bölüm

Hira ve Buket arka koltukta, Necla hanım ise Baran'ın yanında ön koltukta yola çıkmışlardı. Nigar hanım gitmek istemiyordu ama Hira ve Baran'ı kıramamıştı.
Necla hanım; "Çocuklar ben gelmeseydim keşke, beni peşinizden götürüyorsunuz." diye sitem etti.

Baran ise tebessüm ederek gözünü kısa bir an Necla hanıma çevirdi.
"Necla sultan merak etme orada sadece gençler yok, ihtiyar heyeti de mevcut." dedi. Hira gülmemek için kendini sıksa da güldü. Necla hanım ise bu duruma bozularak Baran'ın koluna vurdu.
"Ben ihtiyar mıyım Baran?" diye sitemle sordu.
"Estağfurullah, seni ihtiyar heyetine bırakır mıyım ben hiç." dedi Baran. Arabada yeniden bir sessizlik hakim olduğunda Baran çaktırmadan dikiz aynasından Buket'e baktı. Buket ise ellerini göğsünde birleştirmiş camdan dışarıyı izliyordu. Evden çıkmadan önce son konuşmalarında Buket, genç adamın sözlerine sinirlenmiş odadan çıkmıştı.

Hira ise olanlardan habersiz bir şekilde mutluydu bugün. Tuğra'yı görmek iyi gelmişti, tartışmış olsalar bile. İş görüşmesi de olumlu geçmişti. Anaokulu öğretmenlerinden birimin yanında staja başlayacaktı. O biri Buket olsa güzel olurdu ama Müdüre hanım etik olması açısından başka bir öğretmenin yanına vermişti genç kızı. İş görüşmesinden sonra kuaföre gitmişlerdi, Hira henüz birkaç saattir olan kahküllerine alışamamıştı. Araba durduğunda son kez eliyle kahkülünü düzeltip arabadan indi. Diğerleri de indiğinde onları Onur karşıladı. Sonbahar havasına uygun bir doğum günü kutlaması olması adına arka bahçeye geçtiler. Onur ve Doğanay'ın kalabalık aileleri, Laz İsmail ve kızı Zeynep ve son olarak Kılıç ailesi vardı.

Tuğra Kılıç...

Tüm heybetiyle oradaydı işte. Onur'un oğlu Göktürk'ü kucaklamış omzuna oturtmuştu. Hira kısa bir an bakıp kafasını çevirdiğinde Tuğra'nın annesi ile göz göze geldi. Bu kadını görmek, söylediği yalanın kalbindeki ağırlığını tetiklemişti. Yalandan yalan doğmuştu adeta. Tuğra Göktürk'ü indirdiğinde Göktürk Hira'yı fark etti. Altı yaşına girecek olan Göktürk;
"Hiraaa!" diye bağırarak sadece birkaç defa gördüğü kadına koştu. Hira da gülümseyerek yere çömeldi ve kucağını Göktürk'e açtı. Tuğra ise Göktürk'ün bağırışı ile fark etmişti Hira'yı.

Göktürk ise kadına sarıldı ardından yanağından öptü.
"Gelmeyeceksin diye çok korktum," dedi Göktürk. Hira ise gülümseyerek baktı kucağına aldığı çocuğa.
"Geldim işte yakışıklı, iyi ki doğdun." dedi ve çocuğun yanağından öptü. Tuğra birkaç adımla yanlarına geldi. Sanki diğer herkesi unutmuş gibiydi.

"Gelmişsin," dedi. Emin olmak ister gibiydi. Hira ise gözlerini kaçırıp Göktürk'e çevirdi. Ama cevabı genç adama yönelikti.
"Geldim."
Göktürk ise heyecanla; "Biliyor musun pastam neli?" diye sordu. Hira ise; "Bilmem, neli?" diye sordu. Göktürk ise omuz silkerek; "Of Hira, bende bilmiyorum ki sürpriz dedi babam."

Hira ise gülümsedi. "Neyseki çok beklemeyeceksin yakışıklı," dedi ve göz kırptı. Arkadaşları çocuğa seslenince Hira bir öpücük daha alıp kucağından indirdi Göktürk'ü.
"Seni çağırıyor arkadaşların, bugün senin günün yakışıklı." dedi Hira ve göz kırptı. Göktürk kafasını sallayıp arkadaşlarının yanına gitti.

Hira ve Tuğra o an karşılıklı kaldıklarında en yapacaklarını bilemediler. Maksimum birkaç saniye böyle kaldıktan sonra Baran yanlarına gelip Hira'nın omzuna elini doladı. Hira kısa bir an irkilir gibi olsa da abisini görünce rahatladı.
"Biz tüm aile geldik Tuğra ama sizde bir eksik var gibi?" diye sorguladı Baran. Eren'i kastettiği alenen ortadaydı.

Kan RevanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin