8 - Gelmemiş Biri

2.5K 179 129
                                    

Bölüm Şarkısı: Yola düş - Mavi Türkü (mutlaka dinleyerek okuyun bölümü ;) )

Multimedia: Eren ve Buket'e merhaba diyelim ;))

Can'laarrr sizlere 2600 kelimelik upuzun bir bölüm yazdım💙💜
Oy ve Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Bu bölüme yakışır oy sayısı ve yorumlar bekliyorum 😍😉🤗

Oy sınırı: 80 Yorum: 50

Keyifli Okumalar; Sevgilerle 💜💜

8. Bölüm

Gecenin sessizliği insanları esir eder. Gecenin dili sessiz çığlıktır. Herkes bilir ama anlaşmış gibi bunu söylemekten çekinir. Tuğra ve Hira da sessiz bir çığlıktaydı. Hira tek kişilik yatakta kıvrılıp yatıyordu. İkili koltukta ise yine bir sığma çabasında olan Tuğra vardı. Odaya vuran ayışığı birbirlerinin yüzlerini seçebilecek kadar ışık imkanı sunmuştu onlara. Aynı odada geçirdikleri üçüncü geceleriydi. Tuğra genç kızın uykuya dalmaktaki huzursuzluğunu biliyordu.
"Korkma, kriz geçirmeyeceksin." dedi. Amacı Hira'yı sakinleştirmekti.
Hira merakla; "Ya geçirirsem yine?"
"Sakinleştiririm seni." dedi. Aslında daha sabahleyin onu sakinleştiremeyeceğinden korkan kendisi değil miydi?
"Ya işe yaramazsa?" diye sordu.
"Yarayacak, korkma. Hava makinası da aldırdım İhsan'a."
Hira; "Peki." dedi. Ardından yorganına daha sıkı sarıldı. Kendini güvende hissetmesi normal miydi? Tuğra'yla ilk karşılaştığında korkudan titrerken bu kadar kısa sürede aynı odada uyumaya alışmasının bir açıklaması yoktu.

Tuğra aklına takılan bir şeyi dile getirdi.
"Abin yakında gelecek, onunla gidince ilk ne yapacaksın?"
Hira aklından hiç çıkmayan bir şeyi söyledi. "Annemi ziyarete gideceğim abimle, hapishaneye."
Tuğra; "Anneni çok mu özledin?" diye sordu.
"Çok.." dedi ve derin bir nefes aldı. "Ama biliyor musun yakında çıkacak oradan."
"Biliyorum." dedi. Hira kafasını olumsuz anlamda sallayıp güldü. Tabi biliyordu. Her şeyi araştırdığına adı kadar emindi. "Bilmediğin bir şey söyleyeyim mi?" diye sordu. Tuğra merakla; "Söyle?" dedi. Pek kibar bir üslubu yoktu. Hira onun bu tavrına bile alışmaya başlamıştı. "Annem çıktığında da ona kavuşamayacak gibi hissediyorum." diye itiraf etti. Tuğra kaşlarını çatarak; "O neden ki?" diye sordu. Hira kararsız kalsa da kendini Tuğra'ya açacaktı. Belki bir daha birbirlerini görmeyeceklerdi.
"Annem babamı öldürdüğü için hapiste. Baran hariç kimse izin vermeyecek annemi görmeme."
Dedesini kastetmişti aslında. Kendisine bu kadar işkence yapan adamın annesiyle görüşmesine izin verecek hali yoktu. Tuğra genç kızı ürkütüp susmasına sebep olmak istemiyordu ama merakına yenilerek sordu; "Sen kızgın değil misin annene?"
Hira kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Değilim sanırım. Annem kıskançlığına yenik düşüp öldürmüş babamı. Herkes öyle diyor. Anneme evli ve çocuğu olduğunu söylememiş. Annem babamı öldürüp hapse girdiğinde bana hamile olduğunu öğrenmiş ama buna rağmen doğurmuş beni."
"Annelik içgüdüsü baskın gelmiş." dedi Tuğra. Aslında ne diyeceğini bilmediği için böyle konuşmuştu. Hira ise onun dediğini duymazdan gelip devam etti anlatmaya.
"Ben hapiste doğdum. Altı yaşıma kadar orayı yuvam bildim. Haftada bir avluya çıktığımızda üç duvar bir gökyüzü görürdüm ya, küçücük kalırdım. O kadar büyüktü ki o zamanlar dünya benim için."
Tuğra zor yattığı koltukta doğrulup; "Sonra?" diye sordu. Hira da yattığı yerden doğrulup oturdu. Derin bir nefes aldı genç kız. Acı bir gülümseme peyda oldu yüzünde. "Sonra annemden koparıp aldılar beni. Hapisten çıkarken daha büyük bir hapse gireceğimi bilmiyordum." dedi. Tuğra, Hira'nın yüzündeki o ifadeyi inceledi. Kalkıp sarılsa, teselli edebilir miydi? Hira temas konusunda bu kadar hassasken asla. Boğazını temizleyip;
"Sancaklar sana gerçekleri anlatınca anneni suçlamadın mı?" diye sordu.
"İlk başta suçladım. Nefret ettim annemden. Ama sonra annemle ilgili Sancak'lar hariç herkes iyi şeyler söyledi bana. Ama babam hakkında hiç iyi bir şey duymadım. Zaten onun da babasının durumu ortada." dedi. Babasının babasına dede bile demeye dili varmıyordu genç kızın.
"Geçmişi bazen geçmişte bırakmak gerekir Hira. Ama aklını hep karıştırmaması adına hiç annene sordun mu?"
"Neyi?"
"Neden öldürdün, diye?"
Hira yutkundu. Kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Sormadım, soramam da."
"Neden?"
"Gerçek sebebi varsa ve ben bunu kaldıramazsam diye. Ya da annem bana yalan söylerse diye. İşte bu ikisini kaldıramam diye sormadım."
"Sorma o zaman. Seni korkutan hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin. Bırak hayat aksın."
Hira zorlukla tebessüm etti. İçindeki yaraların sadece üçte birinden bile bahsetmiş olmak iyi gelmişti.

Kan RevanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin