"Gidenler bizden hep bir parça götürürler
o parçanın yerinde de derin izler kalır
herkesin bir yara izi vardır.İnsanlardan gizlemeye çalıştığı saklamak için çok uğraştığı bir yara izi
herkesin bir yara izi vardır
kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan
baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izibu izlerle yaşamaya alışırsın
bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı yaşamayı yeniden sevebilirsin.ve bir gün elbet birileri o yara izlerine dokunur
acın da biraz olsun hafiflemeye başlar..."-Köksal Engür.
*
Alpay,ertesi sabah daha alarm çalmadan uyanmıştı. Içinde kırpışan güzel duygularla,bitiremediği heyecanıyla içinde patlayan duygu volkanının saçtığı tüm o hislerle gülümseyerek uyanmıştı.
Tüm gece ,yatakta sağa sola dönerken yaptığı hataların vicdan azabıyla bölünen uykusuna rağmen içindeki her şeyin düzeleceği güzel günlerin umuduna can simidi gibi yapışmıştı.
Bırakmaya niyeti yoktu,bütün dünyaya aşkını haykırmak isterken aynı zamanda kimsecikler duymasın diye bu aşkı saklayıp gömme arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Bütün o kıskançlıklar,bütün o anlamsız duygular...
Kendine bile itiraf edemedikleri,gönlünün en derininde yatan anılar ayna gibi tutulmuştu,halı gibi serilmişti şimdi. Sabahın altısında neşeli bir şekilde uyanmak tarihinde yoktu,o daha çok öğleden sonra yastık yorgan tekmeyerek uyananlar arasındaydı aslında.
Sıcak duşun altında temizlenirken,bir güzel keseledi kendini,bolca şampuanla saçlarını köpürtürken huzurla kafasını geriye yasladı.
Kahraman'in kalbinin sahibi benmişim lan diye mırıldandı,bir ben. O kalp bana atıyormuş ,o şarkılar banaymış. Pislik herifin tekiysem de vazgeçmemiş benden bana rağmen.
Dünya yıkılsa altında kalsam ,Kahraman'in gönlündeki kişi olduğumun huzuruyla ölsem gam yemem diye düşündü. Ne gelecekse ondan gelsin,yeter ki o kalpten hiç gitmeden bir ömür yer edineyim.
Tabi tüm bunları kendi kendine suyun altında ağzı açık ayran budalası misali gevşekce sırıtırken mırıldandığı için köpüklü bir avareye benziyordu ziyadesiyle.
Kurulanıp,beline bağladığı havluyla neşeli bir ıslık çaldı. Gözlerinin orman yeşilini çıkaracak bir boğazlı kazak geçirirken,parfümünde duş aldı. En sıkı siyah kotu da geçirirken ,neşeyle saçının dalgalarıyla oynadı.
Tembelce bir sigara yakıp,pencereden uzandığında "hsstrrrr" diye inleyen Alkan'ın yan penceredeki sesine dikkat kesildi.Pezevenk bücür tüm gece sabahlamaktan kan çanağı olmuş gözleri ile babasından gizlice sigara içiyordu. Alpay keyifle sırıttı. Bu şey değil miydi lisedeki hali? Kardeşini süzdü.
"Napiyorsun lan közcü?" dediğinde Altan umursamazca sigarasını çekti .
"Uyucam son sigarayı içiyorum abim,sen nereye hayırdır sabah sabah bu neşe" dedi gevşekçe .
Alpay sertçe "sanane lan gişe memuru musun it,okulun yok mu lan senin 2 saate?" dediğinde Alkan elini havaya sallayıp gülümsedi .
"Bir Alpay Beyoğlu bahanesi olarak,sağlık ocağına rapor yazdırmaya gidip "götten kusuyorum resmen hocam,ishalim valla bozmuşum motoru yalanı asla eskimez" dedi.
Alpay lisedeki taktiğini kopyalayan kardeşine gülüp tü diye yüzüne tükürurken "Kopyacı piç" diye tısladı.
"Var bir şeyler abim" diye öpücük atıp camı kapattı.