İsimsiz köpecik dünyanın en tatlı varlığı olabilirdi evet ama dünyanın en pasaklı canlısıydı da aynı zamanda.
Alpay bahçe kapısında bekleyip onun işini bitirmesini beklese de köpecik hedefleri hep ıskalıyor bir türlü beceremiyordu yapması gereken alanı! Olduğu gibi salona attırveririyordu yoksa. Alpay kolları sıvayıp çimen üzerine çömeldi. Köpeğinin iri siyah gözlerine yeşillerini kitlerken ,ıkınır gibi yapıp nefes alıp verdi.
"Bak böyle babacım,böyle yapacaksın,buraya" diye eliyle çimenleri işaret ediyordu. Köpecik tabi ki dilini uzatıp çimen kemirmek dışında bir anlam kırıntısı göstermemişti babasına.
Alpay inatla ıkınıp, ona tuvalet eğitim vermeye çalışırken gözünü alan flashla geri sıçradı. Elinde Beşiktaşlı kahve kupasını tutan Kahraman keyifle kapıya yaslanmış,kahkahalar atıyordu. Alpay'ın bu hallerini kameraya alıp,ölümsüzleştirmişti ebediyen.
"Ne gülüyorsun lan izbandut? Eğitiyorum işte ." diye arsızca adımladı Kahraman'ın yanına doğru.
Kahraman "Daha çok o seni eğitiyor gibiydi hayatım ama sen bilirsin yine." diye mırıldandı kumral tutamlara öpücük bırakırken. Alpay onun göğsüne yaslanıp,boynuna gömüldü.
"Yetiştirdin mi son vize konularını? Yarın bitiyor nihayet." diye mırıldandı burnunun ucunu onun boynuna sürtüp sıcak nefesini üfleyen Alpay.
Kahraman,tahrik olmuş bir ifadeyle gözlerini sıkıca yumarken dudaklarını ısırdı. Bal rengi hareleri sevdiğinin yüzünün her karışında gezdirirken,dünyanın en kıymetli ve el değmemiş topraklarını keşfe çıkmış bir kaşif misali bakıyordu. Gözleriyle bile sevebilirdi Alpay'ı,yalnızca ve yalnızca göz ucuyla bile sevebilirdi yıllarca olduğu gibi ancak bir kere nefesi nefesine değmiş sıcaklığı ona karışmışken uzak kalmak çok zorluyordu onu.
"Burnumda tütüyorsun,1 haftadır dokunamıyorum ya sana delirip gideceğim zaten." diye mırıldandı Alpay'ın burnunun ucuna minik bir öpücük bırakırken.
Elleriyle Alpay'ın belini okşarken,dudakları onun tadına ve yumuşaklığına doydu. Sınavları başladığından beridir ne doğru düzgün uyuyabiliyordu,ne yemek yiyebiliyordu. Mezuniyet puanı düşmesin diye baya sıkı tempo tutturmuşlardı. Geceleri uyanıktı fakat akşama kadar uyuyordu Kahraman genelde. Alpay onu ne kadar özlese de uykudan uykuya yan yana gelebiliyorlardı ancak.
Ama Alpay biraz bile olsa basit yemekleri yapabiliyordu artık. Kahraman'ın yükünü hafifletebilmek için tarif öğrenip onun için en azından makarna ve köfte gibi basit yiyecekleri pişiriyordu. Hatta geçen gün çorba bile yapabilmişti sevdiğine. Kahraman iştahla ağzına her kaşık götürdüğünde Alpay sanki maden bulmuşcasına mutlulukla pır pır eden yüreğiyle havalanmıştı olduğu yerde.
Çok sevmek ne güzel şeydi ,hele ki Kahraman'ı sevmek ne de güzeldi.
Kahraman onu kucaklayıp eve sokarken,minik köpekcik onların peşinden adımlayarak salondaki minik minderine uzanmaya gitmişti. Bebek olduğu için günün büyük kısmında uyuyup yemek yemekle zaman geçiriyordu. Kahraman ,Alpay'ın boynuna gömülüp kokusunu içine çekerken sırtını okşayan çocuğa gülümsedi.
"Sınavlarım bittikten sonra gezmek ister misin? İlkimizi yaşadığımız orman evine gidebiliriz istersen ya da seni boğazda güzel bir yemeğe çıkarabilirim. De bakalım dünyanın en mükemmel sevgilisi ne yapmak istiyor?" diye sokuldu Kahraman özlediği tene.
Alpay bir müddet düşünse de dudak büktü.
"Aslında benim bir sürprizim var. Orasını bana bırak. İstersen yarın sınav sonrası hemen gidebiliriz bile." dedi neşeyle kıkırdarken.