Kırık Cam Teorisi

15.5K 1.8K 616
                                    

"Kırık Cam Teorisi,bu teoriye göre, bir binanın çoğu camı kırıksa insanlar diğer camlarını kırmaktan çekinmezler ve bunu da suç olarak görmezler. Hayat da buna benzer ; insanlara kırgınlıklarınızı gösterdikçe, sizi kırmaktan çekinmezler. 'Herkese' kırgınlıklarınızı göstermeyin..."

Gözünü adeta delip geçen gün ışığına bin defa lanet ederek ,yorganını kafaya kadar çekmeye devam etti.
Huzursuzca ayaklarını sallıyordu,bu ne yazık ki çocukluktan beri kurtulamadığı  ve kendisine sakız gibi yapışan bir alışkanlığıydı.
Tabak ve bardak seslerinin gürültüsü ile uykunun ona haram olduğunu anlayarak , dün gece yere fırlattığı polar pijama altını ve sweatshirti giyindi. Merdivenleri üçer beşer atlayarak indiğinde masada tüm görkemi ile oturan çekirdek ailesine göz gezdirdi.

Ellilerin ortasında pek bir Istanbul beyefendisi Haldun Bey,tıpkı bir avukatın olması gerektiği gibi görünüyordu. Tek kelimeyle kusur bulunmayacak kadar dümdüz ütülenmiş takım ceketi,ipek gömleği ve kol düğmeleri ile her daim zarif bir adam olmuştu.

Kendisinden aldığı yeşil gözler onu baştan aşağıya süzerken ,annesi Leyla Hanım araya girip "Günaydın ,Tosun Paşam !" diye haykırdı.
Evet,bebekken obez sayılabilecek kadar tosuncuk idi Alpay,hatta doktoru onu annesine uzatırken hayatında gördüğü en iri bebek olarak tanımlamıştı,bu inkar edilemezdi. Ancak şimdi üflesen uçacak kıvamda,kuru bir dal parçasından halliceydi. Ancak lakap bu,bir kez yapıştı mı adın 9'a çıkardı 8 e inmezdi.

"Geç oğlum,kahvaltı yaparsın sen de malum biz seni bekleyemedik öğle yemeğine geçtik. " dedi alayla Haldun Bey.

"Harbi abi he ,kış uykusu sandık" diye kıkırdadı kardeşi Alkan. Kendisi tam olarak anneleri Leyla Hanımın bir kopyasıydı,aynı sarı saçlar aynı koyu renk badem gözler ve sanırım aynı sakinlik. Çünkü Alpay tam anlamıyla babası gibi mangaldan kül bırakmayan cinsten bir bağırtkan ve asabi olabiliyordu.
Itiraf etmek gerekirse çoğu zaman da öyleydi zaten. Bazen kelimesi az kalırdı.

Umursamazca menemenden ve poğacadan biraz aldı ve çayına 3 şeker attı.
Haldun Bey açıklama beklercesine oğluna dönmüştü,Alpay bu konuşmanın olabildiğince geç olmasını diliyordu aslında.  “Ee anlat bakalım, noldu Ankara ayazına olan sevdan ?"
"Nolsun babam,emeğimle bitiriyorum okulu yüksek bir puanla ,gelecek dönem hayırlısıyla. " dedi Alpay sakinliklikle.

Haldun Bey neşeyle gerindi
" Hani ticarete atılıp büyük adam oluyordun ya,kafe batmış evdeki eşyaları satmışsın gelirken " derken Alkan huysuzca yerinde kıpırdadı.  Abisinin uğrayacağı gazabın sisi bütün odayı sarmalamıştı.
"Valla öyle oldu be babam,ne var ne yoksa sattım. Kalmadı bir şey " dedi büyük sakinlikle Alpay .
Ruhumu da satıyordum az kalsın şeytanlara baba,nolur beni anla baba diyemedi .Kelimeler boğazına dizilmeseydi de Haldun Bey dizerdi zaten. Inci kolye dizercesine dizerdi gayet tabi.
"Oğlum olur öyle geç olsun güç olmasın işte, iyi oldu bakma sen çok garip arkadaşların vardı oralarda aileni ,mahalleni ,arkadaşlarını unuttun sen iyice " dedi Leyla Hanım tatlı tatlı.
Ailemi ,mahallemi unutmak isteyen bendim anne ,kendimi unutmak istedim,yeni biri olmak istedim. Burada çürümek istemedim.
Çocuk değilim kimse beni zorlamadı,ben de tercih yapabiliyorum diye haykırdı içinden ama dışarıdan görülen sadece acı bir tebessümle yetinmekti.

"Dünyanın sonu değil ya güzel annem, telefonla görüşürüz ne olacak,arayan bulur mevlasını da belasını da , ha bide Alpay'ı da " diye yanıtladı.
Haldun Bey neşeyle " O pek hanım olmayan hanım kızla da görüşmüyormuşsun artık duyduğuma göre "

Alkan ensesinden aşağı buz atılmış gibi ürperip dikleşirken ağabeyine baktı ,Alpay her zamanki maskesiyle mutluluk satmaya devam ediyordu.
" Öyle oldu babacım,hayatta kurduğumuz hayaller ve planlar aynı yola çıkmayınca,ara duraklarda vedalaştık hanımefendiyle." Haldun Bey tiz bir kahkaha atarken Leyla Hanım ve Alkan'ın yapabildiği tek şey,halı motiflerine odaklanmak olabilmişti.

Yalnızlık Çağı (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin