"Frigga'nın gözyaşları ökse otunun üzerine düşer, oralardan küçük beyaz çiçekler yeşerir. ... Anne tanrıça Frigga, bu mutlu anı kutlamak için ökse otunun altında tek tek bütün canlıları öper. Söylenene göre o gün bugündür, yeni bir yıla girerken ökse otu altında öpüşmek uğur, şans, mutluluk ve şükran simgesidir."
Alpay soğuk havada titrerken,sigara tuttuğu eli adeta buz kesmişti. Neredeyse ,uzvunun uyuştuğunu hissediyordu.
Bir kaç gün içerisinde o denli soğumuştu ki havalar,insanlar daha kar lastiklerini ve zincirlerini çıkaramadan Istanbul'un son yıllarda gördüğü en etkili kar yağışı hayatı felç etmişti.
Beklenmedik bir gecede bastırmıştı. Sabah işine ve okuluna gitmek için hazırlanan mahalle halkı ,donmuş motoru ısıtmaya çalışırken uykusundaki mahalle sakinlerini de yerinden sıçratmıştı.
Tabi öğlen 12 de uyanıp tembelce kahvaltısını yapan ve televizyondaki aptal bir moda yarışmasına dikkat kesilen Alpay için pek bir değişiklik yoktu. Sömestr tatiline girilen liseliler ile birlikte playstation salonu ve spor salonu tıklım tıklım olan Emir,başını kaldırıp müstakbel nişanlısının nur yüzünü dahil göremiyordu. Kahraman ise ilk hafta finallerini vermiş, ikinci haftada da bir haftalik bir konferans nedeniyle Izmir'e gitmişti.
Alpay'ın karnına çöreklenen ağrı git gide daha da arttı. Sahi,Izmir'in kızlari çok güzeldi değil mi? Ya oralarda unuttuysa orman gözlü yarini?
Aptallık etme diye mırıldandı kendine, sen Ankara'da iken o çocuk ne yaşadı nasıl yandi da ah demedi ,kendine gel.
Ancak Alpay ,uzun süre kendi ile baş başa kalınca,sağlıklı düşünme yetisini kaybediyordu buna emindi. Alkan'ların karne gününden sonra 2 haftadır göremediği arkadaşları burnunda tütüyordu.
Yani daha doğrusu Kahraman'in sıcacık bal rengi gözleri,kara kirpiklerinin ahenkle kırpılışı ve bembeyaz teninden yayılan güzel tarçınlı salep kokusu. Kendisinden başka herkesin burunsuz olmasını diliyordu,kendisinden başka kimse almasaydı o kokuyu keşke.
Keşke herkes bir sabah uyanınca Voldemort oluverseydi,Alpay hariç.
Alkan gevşek bir tavırla yan koltuğa savruldugunda "oh be ,okullar da tatil bir kaç gün vali amcam sağolsun,sömestr uzamış gibi oldu" dedi bir poğaca ısırırken.
"Oğlum yağlı yağlı elleyip sağı solu bağırtırıyorsun kadını,sonra çamaşır suyundan ciğerimiz elimize geliyor amına koyayım" dedi Alpay kaşlarını çatıp.
Alkan yağlı parmaklarını emip tshirte silince "abi ,şimdi babamın müvekili ile toplantısı var ya hani" dedi şirince bir bakış atip kahvelerini dikti abisinin yeşillerine.
"Eee annem de hazır Hanife Teyze ve Aysel Abla ile dedikoduya gitti" dedi kedi gibi bir ifadeyle."Eee" dedi Alpay.
"Yani biz diyorduk çocuklar gelir,Edalar falan gelir... " dediğinde Alpay sertçe kükredi ,kumandayi kardeşine fırlattı.
"Namussuz deyyus yaşın kaç başın kaç,evi boşaltıp alem mi yapacaksın."
Alkan korkuyla "abi valla yanlış anladın" derken dik bir biçimde oturdu.
"Sen kardeşimsen onlar da bacım ulan pezevenk,ne farkları var senden. Gevşek miyim ben it? Ağzını yüzünü kırarım senin ırz düşmanı deyyus!"
Alpay sinirle ayaklandığında Alkan dudak büküp "yav abi öyle bir şey değil... avmye götür beni ,sen anlarsın uzun ilişkin vardı,hatun geçmişin cok ne alacağım ben bu kıza?" diye mırıldandı.