Başlamadan önce söylemek istiyorum, bu bölüm çok feels var. O yüzden bir sürü yorum bekliyorum sizden ve de oy tabii ki.
İthaflara devam bu arada :) Bu bölüm de sana olsun güzellik. Yorumların için ellerine sağlık. Hepinizin eline sağlık.
Artı olarak, bölüm sonu sizinle biraz konuşalım, sohbet edelim. Bir duyurum da var en son. Bekliyorum ballarım.
Şimdi iyi okumalar, öptüm çok.
- 21. Bölüm -
"Sensin Lodos, günün en dikenli hali."
Bazen kalbinizi ne kadar koruma altına alırsanız alın, o kadar kas ve kemiğin ardından kırılabilen bir kalp; siz insanları ve onların can yakıcı kelimelerini ne kadar iterseniz itin, bir şekilde duymayı ve içinde bir yere ekmeyi başarabiliyor.
Bir tohum gibi, tohumlar açsa da açmasa da toprağın altında kalır değil mi? O yüzdendir zaten, sizi kıran veya mutlu eden birinin, bir cümlenin veya bir hareketin orada bir son kullanma tarihinin olmaması. İyi de olsa kötü de olsa o hep orada, geçmiyor. Siz aç bırakıyorsunuz, sulamıyorsunuz belki ama biri geliyor üzerine su atıyor.
Çünkü insanlar bazen böyledir, sizin beslemediğinizi besleyebilirler. Yaranızı görenler tuzu basıp gidebilirler.
Geçti sanıyorsunuz, belki artık acıtmıyor veya eskisi gibi güldürmüyor. Ama elinizi uzatınca, orada işte. Silinmemiş. Hatırlatıyor kendini.
Elinizi yumruk yaptığınızda, o gördüğünüz yumruğun büyüklüğü hemen hemen sizin kalbinize eşdeğermiş, öyle derler. Garip, elimi yumruk yaptığımda o kadar da büyük durmuyor. Ama ben içine bir sürü insanı, bir sürü iltifatı ve yine bir sürü can yakıcı cümleyi yerleştirebiliyorum. Sığmayacak gibi duruyor ama öyle bir sığıyor ki, soyut şeylerin hiç yer kaplamasa da size ne kadar etki ettiğini kanıtlar nitelikte oluyor bu.
Bir gerçek, size tokat gibi vurabiliyor. Hem de nasıl acıtıyor. Gerçeklerin zaten acı olmasındandır belki de bu.
Kusursuzca işlenmiş güzel bir yalan, size her şey yolundaymış gibi hissettirebiliyor. Aynı şekilde mesela, yalanların tatlı olmasındandır bu.
Ben de kırgındım mesela, hem de hiç beklemediğim kadar. Ne kadar silkelesem de kendimi, bir türlü kendi zihnimi toparlayamıyordum. Aklım kayıyordu, gönlüm gidiyordu. Kalbimde sonunun nerede olduğunu, dibinin nereye dayandığını bilmediğim bir boşluk, dolmayı bekliyordu. Gelse, bir şey söylese, iyi veya kötü. Fark etmez. Dolacak. Ama bomboş, işte bu daha çok yakıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Sana İstediğinde Gülümser
Fiksi RemajaGündüzü alt edemiyorsan kapında gece bekler. Çünkü yıldızlar sana istediğinde gülümser. Cehennemin dibine hoş geldiniz, derler ki acı bir hapishanedir. Hücremden çıkmama izin veriniz.