- 5. Bölüm -
"Herkes kendi acısının ilacını arar. Bulunca da bırakamazlar."
Affetmek.
Kemal hocanın verdiği ödevi düşünüyordum, önümde bir kalem ve bir A4 kağıdı vardı. Ben hayatımda kimseyi affetmek zorunda kalmamıştım. Veya kimse tarafından affedilmek zorunda. Zaten iki güzel insana sahiptim sadece, biri Emir biri de babaannemdi. Babaanneme ise şimdi gökyüzü sahipti.
Ancak, ne yazmam gerektiğini düşününce aklıma annem ve babam geliyordu sadece. Gelip benden özür dileseler onları affeder miydim? Belki de hayatta en çok seveceğim iki insan beni paramparça etmişti henüz ben küçükken. Büyürken, beni tek yaralayan şey onları sevmeme hiçbir zaman müsaade etmemiş ve de etmeyecek olmalarıydı. Ama onları her düşündüğümde göğsüme batan koyu kırmızı güllerin dikenleri, artık o kadar da acıtmıyordu. Çünkü anlamıştım artık. Onlar benim sevgimi zaten haketmiyordu.
Hayat benim için kin beslemek ya da yanlışlara odaklanmak için fazla kısa, demiş Jane Eyre. Ama konu aile olunca hayatı ciddiye alamıyordunuz. O yüzden, bunca sene sonra akıllanmaları hiçbir şeyi değiştirmezdi. Son pişmanlık fayda eder miydi ki? 19 yılımı geri getiremezdi herhalde. Düşünsenize, bunca yıl aynı evde yaşadığınız anne ve babanızla daha yeni tanışıyorsunuz. Onlar hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Selam anne, boş zamanlarında neler yapmaktan hoşlanırsın? Çalışmaktan başka yani. Selam baba, kaç yaşında olduğumdan haberin var mı? Sadece hesabıma para atarken doğum tarihimi aklında tutabiliyor musun?
Kağıda on beş cümlelik bir paragraf yazdım bu düşüncelerimle ilgili. Ardından masamdaki dağılmış eşyalarımı topladım. Ödevimi yarın Kemal hocaya teslim etmek üzere çantama koydum. Okuldan geldiğimde hazırladığım yemeği, acıktığım için şimdiden yedim. Cheddar da beni görünce acıkmış olmalıydı ki kabındakileri yiyordu. Bulaşıkları kaldırdıktan sonra da hazırlanmaya başladım. Bugün Lodos yine çalışmaya gelmemişti ve dün yaptığı gibi okul bahçesinde birden karşıma çıkıp "Akşam beni bekle." demiş ve aynı hızda kaybolmuştu. Bazen bu çocuğun ne yaşadığını çözemiyordum.
Yatağımın üzerinde beni bekleyen kıyafetlerimi üzerime geçirdikten sonra saçımı tarayıp sıkı bir at kuyruğu yaptım tepemde. Ardından biraz parfüm sıktım ve telefonumu cebime, gitarımı sırtıma, siyah deri ceketimi de elime aldım. O sırada telefonumdan gelen bildirim sesi Lodos'un gelmiş olduğunun habercisiydi. Bugün eve çıkmayacağını tahmin etmiştim. Ayakkabılarımı giydim ve zaten olduğum katta olan asansöre binip aşağı indim. Dışarı çıktığımda Lodos arabanın içinde beni bekliyordu. İçeri geçip kapıyı kapattığımda hapşırdı ve camını açmaya başladı. Ona garip bir bakış attıktan sonra "İyi yaşa." diye mırıldandım.
"Parfüm mü sıktın?" diye sordu kısık bir sesle.
"Evet." dedim ve ne olduğunu anlamaya çalışarak onu incelemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Sana İstediğinde Gülümser
Novela JuvenilGündüzü alt edemiyorsan kapında gece bekler. Çünkü yıldızlar sana istediğinde gülümser. Cehennemin dibine hoş geldiniz, derler ki acı bir hapishanedir. Hücremden çıkmama izin veriniz.