Helloooo, sınavlarım bittiği için bu hafta yeni bölüm atabiliyorum. Özlendiniz bu arada.
Aramıza yeni katılanlar, hoş geldiniz ayol ne güzel geldiniz.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, hasret giderelimmm! Bu arada son bölümün oyu düşük kalmış, rica etsem ona da oy verir misiniz?
Şarkılarımız;
Lodos'un önerisiyle Anıl Piyancı&Cem Adrian - Ölüm ile Yaşam
Melina'nın önerisiyle Perdenin Ardındakiler - Bul Bütün Denizleri
Şarkıları artık ben değil karakterler öneriyor. Nasıl hareket ama? Kral hareket bence.
25. Bölüm
"Achelous ve Amaranda."
LODOS ERTEKİN
Kaybetme korkusu.
İnsanın, sahip olduklarını kaybetmek istemediği zaman yaşadığı bir duygu. Belki de insanların yaşayabileceği en büyük korku. Kalbinizde açılan bir kara delik, acımasız bir belirsizlik. Gidecek mi gitmeyecek mi? Bu sorunun yanıtı yok ve bu yanıtsızlık yer yüzündeki en büyük cehennemlerden biri.
Sevdiği insanları, değerli bir eşyasını, arabasını, evini, hayatını kaybetmekten, umutlarını kaybetmekten... aklını kaybetmekten korkar insan. Korkar da korkar, herkesin içinde az ya da çok vardır bu.
Ve bazen hiçbir şey yapamazsın. Ne yardımın dokunur ne de zararın. Senin kaybedeceğin şeye sen değil bir başkası karar verir. Avcunun içindeki su gibi sanki, parmaklarını geçiriyorsun birbirine akıp gitmesin diye. İçinde garip bir heyecan, korku ve hırs. Ama gitmek isteyen gidiyor işte, ne kadar uğraşsan da boşluk var o parmaklarda.
Bu yüzden, hayattaki hiçbir şey kalıcı değil.
Her şey su gibi belki de, sadece zaman değil.
Ben bunu daha önce de yaşadım, büyük ya da küçük. Ama Melina için ikinci defa yaşıyordum. Birincisi, ona doğru büyük bir adım atmak istediğimde beni tutup çizdiği sınırları gösterdiği zamandı. Bak, demişti. Ben ne istediğimi biliyorum ama senin kafanda ne dönüyor bilmiyorum. Sen de bilmiyorsun demişti. Bir nevi.
Kaybetme korkusu değildi belki tam olarak ama ben o gün de korkmuştum çünkü duygular söz konusu olduğunda kendimi anlamak zor oluyordu. Birine inanmadığım kadar bağlanmışım. Benim buna inancım yoktu. Beklemeyeceğim kadar sevmiştim. Ama hiçbir zaman cesaretsiz bir insan olmamıştım. Önce kendimle yüzleşmiştim hemen ardından da Melina ile.
Şimdi ikinci kez korkuyordum onun için, hem de çok. Anlatamayacağım kadar çok çünkü dünyanın en cesaretli adamı bile olsam ellerimden hiçbir şey gelemeyeceği bir noktadaydık. Gerçek bir dünyanın içinde onun fiziksel acısını alamazdım, onu rahatlatamazdım. Ölüm riskini azaltamazdım. Canına can katamazdım.
Orada, ismini ve yüzünü asla aklıma getirmek istemediğim insan evladı yüzünden vurulduğunda tüm algılarım kapanmıştı neredeyse benim. Önce elindeki silahı alıp ikinci bir vurulmayı önlemem gerekiyordu belki de ama ben Melina'dan başka bir şey düşünememiştim. Tekrar ateş etmişti, bu sefer beni de etkisiz hale getirip kaçmak içindi bunun nedeni. Ama silahı boştu artık, demek ki iki kurşun vardı silahta. Birini bizi korkutmak için havaya sıktığında birini de yanlışlıkla Melina'ya sıktığında kurşunları bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Sana İstediğinde Gülümser
Novela JuvenilGündüzü alt edemiyorsan kapında gece bekler. Çünkü yıldızlar sana istediğinde gülümser. Cehennemin dibine hoş geldiniz, derler ki acı bir hapishanedir. Hücremden çıkmama izin veriniz.