- 12. Bölüm -
"Nereden biliyorsun yeni birinin hayatını zorlaştırmak yerine kolaylaştırmayacağını?"
"Biliyor musun, senin bir gece ansızın Zindan'a gelip ilacın nerede olduğunu araman kadar boş bir eyleme rastlayacağımı düşünmüyordum, bugüne kadar. İşte bugün senin IQ seviyeni tekte tutturuyoruz. Kaç numara giyiyorsun?"
Tanıdık bir sesin konuşması eşliğinde bilincim yavaş yavaş yerine gelmeye başlıyordu. Vücudumun parçalarını yeni yeni hissetmeye başlarken her tarafımın ağrıdığını fark edip acıyla yüzümü buruşturdum. Bir sandalyede oturuyordum ve kafam öne eğik şekilde kendimden geçtiğim için boynum ağrıyordu. Ayrıca arkadan bağlanmış olan kalın iplik bileklerime baskı uyguluyordu. Bu rahatsızlıkla bileklerimi oynatmaya çalıştım ancak bundan öteye gidememiştim. Aynı şekilde ayaklarım da bileklerimden sandalyenin ayaklarına sabitlenmişti.
"Sence IQ seviyesini ayakkabı numarasına benzetmek bayat bir hakaret değil mi Lodos'cuğum?"
Daha önce duyduğum ancak tam olarak çıkaramadığım bir ses tonu yanıt verdiğinde kafamı kaldırdım, gözlerimin önündeki bulanıklık geçene kadar kırptım ve sonunda önümdeki kişileri seçmeye başladım.
"Ooo, güzel kızımızı uyandırdık. Biraz yüksek mi konuşuyoruz yoksa? Kusura bakma." Hatırladığım kadarıyla ismi Taha olan adamı yanıtsız bırakarak gözlerimi Lodos ve Alaz'a çevirdim. İkisi aynı anda "İyi misin?" diye sorduklarında beklemeden kafamı salladım olumlu anlamda. Tabii ki de iyi değildim ama bunu söylesem bir şey değişmezdi.
"Nasıl hissediyorsun Melina'cığım? Umarım bizimkiler sana çok sert davranmamışlardır." deyip kurnazca sırıttığında Lodos "O nasıl söz orospu çocuğu!?" diye yükseldi.
"Sabah sabah beyin sikme Taha." diye ekledi Alaz. Lodos'a göre daha soğukkanlı olan Alaz ses tonunu sakin tutmaya çalışıyordu.
"Kızmayın yahu! Biz Melina ile birbirimize kırılmayacak samimiyete geldik. O benim ne demek istediğimi anlıyor. Öyle değil mi Melina?" diye sorarak tekrar bana döndü. Gıcık bir şekilde sakız çiğniyordu. Çok klas giyinmişti, sandalyesinde oldukça havalı şekilde oturuyordu. Ancak beyni kafatasının içinde hiç de havalı değildi. Biraz kırık olduğu kesindi.
"Sizinkiler ense köküme iğneyi sapladı. Artık ne kadar nazik olduklarına sen karar ver." dedim bezgince. Konuşmadığım süre boyunca beynimi başka bir yerde unutmuş gibi hissetmiştim. Anca kendime geliyordum. Allah aşkına, o iğnenin içinde ne vardı böyle? Yeni tanıdığım herkesin laboratuvar ürünleriyle arası iyi görünüyordu.
"Tüh! Böyle anlaşmamıştık onlarla aslında. Ne olur kusurlarına bakma. Aralarında çok dangalak var, planın bazı kısımlarını doğru algılayamayabiliyorlar." dedi kendini beğenmiş bir şekilde. Depo gibi bir yerdeydik, etrafta bir sürü kutu vardı. Adamlarından bazıları girişte bekliyordu. Bir tanesi de Taha'nın arkasında duruyordu. Hiçbirinin ağzını bıçak açmamakla birlikte hepsi gözlerimi karşılarına sabitlemiş, tetikte bekliyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Sana İstediğinde Gülümser
Teen FictionGündüzü alt edemiyorsan kapında gece bekler. Çünkü yıldızlar sana istediğinde gülümser. Cehennemin dibine hoş geldiniz, derler ki acı bir hapishanedir. Hücremden çıkmama izin veriniz.