Tek amacı Soobin'i biraz işlerin içine katmak olan bir bölüm oldu ama olsun.
...Taehyun oturduğu yerde bir türlü rahat bir pozisyon bulamamış olacak ki sürekli kıpırdanıp dururken gülerek arkamızda duran yastığa uzandım “Yastık ister misin?”
O da gülümseyerek başını olumsuz anlamda iki yana salladı “Gerek yok.” Yastığı almak yerine sırtını bana doğru yaslandığında kollarımı sıkıca ona sarmaktan kaçınmamıştım. Onun evinde kalmaya başlayalı iki gün olmuştu, tabii bunu anneme kabul ettirmek oldukça zordu. Bir haftalığına gittiğimi ve Kai'nin de orada olacağı yalanlarını uydurduktan sonra biraz olsun yumuşamıştı ve izni de o sırada almıştım. Taehyun'un annesi açısından bir sıkıntı yoktu çünkü aynı söylediği gibi eve uğramıyordu ve Taehyun ne kadar üzülmüyormuş gibi dursa da üzüldüğünü görebiliyordum.
Derin bir iç çekip çenemi önümdeki omzuna yasladım, sadece bu iki günde bile hem fiziksel hem duygusal olarak oldukça yakınlaşmıştık. Artık en ufak temasta bulunurken defalarca düşünmem gerekmiyordu ve beni en çok mutlu eden şey ise Taehyun'un gerçekten kendi duygularını bana göstermekten kaçınmamasıydı.
Düşünmeyi bırakıp gözlerimi karşımızdaki manzaraya diktiğimde bu sefer görüş açıma giren Yeonjun'la irkilmeme engel olamamıştım. Herkes gayet mutlu ve konuşkanken o sadece köşeye çekilmiş bakışlarını bize dikmekle meşguldü. Taehyun'la bir ilişki içerisinde olmamızı tam kabullendiğini düşünürken evden bir süreliğine ayrılmam onu tekrar eski haline döndürmüştü. Çocuk gibi kıskançlıklar yapıyordu ama geri içine kapanma ihtimaline karşı herhangi bir tepkide bulunmaktan kaçınmaktan başka bir şey yapamamıştım.
Tabii bu “Yeonjun-ah gözlerini üzerimizden çekmeye ne dersin.” diye çıkışan Taehyun için aynı değildi. Sabırlı davranmaya çalıştığı aşikârdı ama kendine hakim olamıyordu.
Onu susturmak için kolunu hafifçe sıktığımda bu sefer ters bakışlarıyla bana döndü “Ne?!” dedi sertçe “Haksız mıyım?!”
Yeonjun cevap vermeden hâlâ bakışlarını çekmezken sıkıntıyla kimsenin duymaması için Taehyun'un kulağına doğru eğildim gerçi Yeonjun dışında kimsenin umrunda olduğumuz da yoktu “Haklısın, anlıyorum ama biraz daha tölare edemez misin?”
“Neden hep tölare eden taraf ben oluyorum?”
“Tae-.” Bir şey dememe izin vermeden ayağa kalkıp sahilden uzaklaşmaya başladığında ben de arkasından kalkmıştım “Nereye gidiyorsun?”
“İçecek bir şeyler almaya, biraz nefes almaya ihtiyacım var gerçekten.”
Kumda koşmak ne kadar rahatsız edici olsa da ona yetişmek için hızla hareket ettim “Ben de geleyim seninle.”
“Abini yalnız bırakma.” dedi dalga geçer bir ses tonuyla “Malum iki yaşında gibi senden iki dakika ilgi görmeyince anında kaşlarını çatıyor.”
Hiçbir şey demeden yanında yürümeye devam ettim, ikisinin bu hali canımı sıkmıyor değildi ama artık sadece susmayı tercih ediyordum. Bir şekilde ikisi de birbirine olan kinini eninde sonunda atlatacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tag,you're it | taegyu
Fanfiction"kasabanın altın çocuğu taehyun'un uzun bir süredir sakladığı büyük sırları vardı."