miley cyrus-nothing breaks like a heart
.."Sen çok iyi bir çocuksun." Annem ellerini şefkatli bir gülümsemeyle Wooyoung'un yüzünde gezdirdi, Wooyoung'un bu temasla gözlerini sımsıkı kapattığını fark etmiştim, annem ne zaman onunla kendi oğluymuş gibi ilgilense hep bir transa giriyordu Wooyoung. Annem ona annesini hatırlatıyordu muhtemelen.
"Nerden aklına geldi böyle bir organizasyon ayarlamak?" Annem tatlı bir şekilde onunla konuşmaya devam ederken ben de mutfakta oturduğum yerde masadaki çerezlerden aşırmış onları izliyordum.
Annemle barışmıştım, bunda Taehyun'un etkisi çok büyüktü. Tabii pek de duygusal bir barışma olmamıştı, ona içimden gelerek anne diye seslenip sarılamamıştım ama en azından anne oğul ilişkisinin temelini atma konusuna ikimizin de pek uzak bakmadığını görmüş olmuştuk. Babam eve pek uğramıyordu, bunu da anneme bağlıyordum. Annem Soobin'in ölüm haberini aldığından beri onun yüzüne bile bakmamış, her seferinde yanından geçip gitmiş bunu yaparken bile herhangi bir yakınlık kurmamaya dikkat etmişti.
Babamdan nefret ediyordu. Belki de uzun zamandır nefret ediyordu ama ben onu ilk defa böyle görüyordum.
Ben düşüncelerimle boğuşurken Wooyoung kaba döktüğü unun yeterli olduğunu düşünmüş olacak ki unu yerine geri koyup elindeki çırpıcıyla karışımı karıştırmaya devam etti "Babamlar konuşurken duydum, polisler düşünüyormuş böyle bir şeyi."
"Yani tabii polisler değil de baştakiler." beklemeden devam etti "Babam pek sıcak bakıyordu aslında ama sonra halkın polisin organize ettiği bir etkinliğe katılmayacağını düşünmüş olacaklar ki vazgeçtiler."
"Sen de onu üzmek istemedin?" Gülümseyerek saçlarını karıştırdım, Wooyoung beni gururlandırıyordu. Böyle hissettiğim için kendime kızıyordum bazen ama onu kendi üzerime bir sorumluluk olarak düşünmekten kendimi alamıyordum.
"Biz yaparsak geleceklerdir." Ben de kafamı yavaşça sallayıp onayladım onu "Sen hazırladığım davetiyeleri koydun değil mi evlerin önlerine?"
"Evet." Taehyun'la iki gündür sabah akşam kasabayı gezip Wooyoung'un herkese ayrı ayrı özenle hazırladığı davetiyeleri dağıtmıştık. Büyük bir çoğunluğun gelmeyeceğini hepimiz biliyorduk, bu konuda sıkıntı yoktu ama istediği gibi olmazsa diye de içim içimi yiyordu. Keki hevesli karıştırışına bakarsam insanların biraz olsun rahatlamasını çok istiyordu.
"Oluyor mu?" Çırpıcıyı harca batırıp kaldırdı, annem kekin kıvamına bakıp olduğuna dair bir mırıltı bıraktığında bu sefer ikisi kek kalıbı bulmaya girişmişti.
"Günaydın." Saçlarımda hissettiğim dudaklarla kafamı kaldırıp baktığımda Taehyun'u görmemle dudaklarım iki yana gerilmişti. Saçları dağınık,giydiği bluzu tersti. Birkaç gündür iyice uykucu olmuştu.
"Günaydın mı?" Kolumdaki saati görüş açısına sokup ona uzattığımda gözleri bir anlığına saate takıldı ardından saati hiç umursamadan bu sefer uzattığım bileğimi öptü yavaşça.
"Oynaşmayı bırakın da bir işin ucundan tutun." Wooyoung anca evdeki çalışanlarımızda gördüğüm o yaşlı yorgun ifadeyle birlikte ellerini beline koyduğunda gülmekten kendimi anlamamıştım yine "Hizmetçiler hallediyor ya işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tag,you're it | taegyu
Fanfiction"kasabanın altın çocuğu taehyun'un uzun bir süredir sakladığı büyük sırları vardı."