0.4

2.1K 299 413
                                    


..

“Ah, hile yapmayı bırak artık!” Kai mızmız küçük çocuklar gibi ayağını yere vurdu sabahtan beri bu küçücük oyun alanından ayrılamamıştık çünkü Kai bir sefer bile olsa beni yenemediği için neredeyse delirmiş gibi yenebileceği bir oyun aramıştı. Daha sonra bir oyunda duraksadı “Bunu oynayalım.” dedi hevesle ekrandaki rekoru gördüğünde de yüzünde ayrı gülücükler açtı “Bu rekor kime ait biliyor musun?” dedi iyice odaklanırken “Taehyun'a. Tam bir oyun ustasıdır.”

Yeni öğrendiğim bilgiyle kaşlarım merakla havaya kalktı “Gerçekten mi, hiç de öyle biri gibi durmuyor halbuki? Buraya gelecek de vaktini oyuna harcayacak ders çalışmak yerine, ha? Yok ya.”

“Sana yalan borcum mu var?!” dedi hafif hevesli ve heyecanlı sesiyle ama oyuna başladıktan sonra bir buçuk dakika geçmeden yanmıştı.

O oyun oynarken gözlerim hep onun üzerindeydi, hareketlerini inceledim özellikle de bakışlarını. Gözleri parlıyordu, her zamanki gibi fiziksel olarak güzeldi ama asıl garipsediğim şey parmakları tuşların üstünde bu kadar profesyonel gezerken bir anda kendi karakterini nasıl boşluğa düşürdüğü ve kaybettiğiydi.

“Ben susadım.” Elimdeki su şişesini ona uzattım “Su değil ama bize içecek bir şeyler alabilir misin?”

Düşünmek için dudaklarımı ısırdım Kai'yi burada yalnız bırakmak istemiyordum çünkü saat epey geçti ama eğer çabuk olursam gidip gelmem bir sıkıntı doğurmazdı.

Neredeyse koşar adımlarla dışarı çıkıp sağ taraftaki içecek bölümüne girdim. İki adet soğuk kahve siparişi vermem on saniye bile sürmemişti gayet hızlıydım.

Tam Kai ile isimlerimizin yazdığı bardaklarla dolmuş tepsiyi alacaktım ki telefonum çaldı ben de başka müşteri olmamasını avantaja çevirerek önce telefonu açmayı tercih ettim.

Ama açtığım telefon ruh halimi anında değiştirmişti. Numara tanımadığım bir numaraydı ama nefes seslerini kesinlikle çok net duyuyordum.

“Peşimde biri var!” Hattın öbür ucundan neredeyse çığlık diyebileceğim bir ses yükseldi “Peşimde biri var yemin ederim! Beni öldürecek, evime geliyor. Evimi biliyor! Yardım et!”

Aklıma gelen ilk isim olan Taehyun'la telaştan elim ayağıma dolaşırken hızlı adımlarımı bu sefer de çıkışa yönelttim “Taehyun! İyi misin?!”

“Koşuyorum!” dedi yine çığlık çığlığa “Bana yetişecek, yetiştiğinde ne yapacağım?!”

“Neredesin şu an tam olarak, bana yer belirt!” Arabaya binerken istemsizce ben de telaştan bağırarak konuşuyordum “Donut dükkanı var sokağın başında karşısında da müze.”

“Tamam.” dedim en azından biraz gelen rahatlamayla “Bizim evin sokağındasın.”

“Hayır, değilim!" diye bağırdı “Sizin evinizi göremiyorum burası kesinlikle değil.”

“Taehyun biliyorum saçma ama şu an rastgele bir apartmana girip saklanmaya çalışmaktan başka şansın yok.”

Derin bir sessizlik oldu “Peki sen.” dedi yutkunurken “Gelecek misin?”

“Geliyorum, yoldayım.”

“O zaman seni bekleyeceğim.” dedi ve telefonu da son kelimesini söylediği gibi kapattı. Uzun zaman sonra tanıdığım birini kaybetme ihtimali olduğundan mı bilmiyorum kalbim sıkışıyordu. Gittiğimde Taehyun'u yerde ölü bir şekilde de bulma ihtimalim vardı ve eğer ki bu gerçekleşirse suçun birazı da bir apartmana girmesi fikrini öneren bende olmuş olacaktı.

tag,you're it  | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin