27. Tek Canlı.

4.2K 451 165
                                    

Tek bir gözyaşı dökemediğim şu ikinci saatte, kokumdan yayılan öldürücü umutsuzluğu ve acıyı saklama çabalarında bulunmak aklımdan geçmiyordu. Zira aklımdan bir saat önce kaybettiğim biricik omegam dışında başka hiçbir şey geçmiyordu. Benim biricik bebeğim, hayata veda edip beni yalnız bırakmıştı. 

Burun çekme sesi eşliğinde omzuma dokunan eli hissettim. Yavaşça dokunulmuştu. Uğur'du. Yardımcım da hep kendini suçlu tutuyor, sürekli benden yaşam belirtisi almaya çalışıyordu. 

İki saat boyunca lütfen onu yaşatın haykırışları eşliğinde çok ağlamıştım ve artık göz yaşlarım tükenmişti. O yüzden hissizleşecek kadar durgundum. Neden biricik bebeğimi düşürdüğümü bilmiyordum ve bütün suçu da kendime atmıştım. Doğduğunda neşe kaynağım olacak olan, hayatıma can veren bebeğimi kaybetmiştim. 

"Omegam, yemek..." 

Devamını getirmedi ve derin nefes verip elini çekti. Getirememişti. Yemeyeceğimi çok iyi biliyordu. Aklım tamamen durmuştu. Ağlamak istiyordum, hala devam etmek istiyordum ama ne yazık ki tükenen göz yaşlarım izin vermiyordu.

Karnımdaki o hafif şişliği ararken hissettiğim boşluk gözlerimi tekrar doldurduğunda sessizce, gözyaşlarım olmadan ağlamaya başladım. Şifacılar beni uyutup çoktan almışlardı onu benden, çok geç kalmıştım. Kilom eskisine dönmüştü, keşke tonlarca kilom olsaydı onu kaybetmeseydim dedim.

Boğazımdan küçük bir hıçkırık kaçarken yastığa düşen bir damla ile daha fazla büzüldüm yatağın içinde. Hayata bağlandığımı hissederken kocaman bir darbe yemiş, en kötü düşüşümü gerçekleştirmiştim. Şu beş ay kadarlık süre boyunca bir sürü insan çıkarmıştım hayatımdan. Adeta hayatım yeniden şekillenmişti. Neredeyse bütün sevdiklerim bir bir solmuşlardı benim bahçemde. Sayılı insanlarla hayatıma devam etmeye çalışmıştım ama artık çok zorlanıyordum.

 Çünkü hiçbiri, evlat acısına benzemiyordu. Canımdan can almışlar gibiydi.

Kulaklarım kendi sesimle, acı dolu hıçkırığımla dolarken kendimi nasıl durduracağımı bile bilmiyordum. Zira bilsem de yapabilecek gücüm de yoktu.

"Gitti!" 

Ayağa kalkıp Uğur'un koluna yapışırken göremediğim gözlerimle onu sallıyordum. İlk kez, uyandıktan sonra ilk kez bir kelime söylerken geri verilmesi için dikkatini çekmeye çalışıyordum.

 Bana olan hüzünlü ve ıslak bakışlarını görünce çatık kaşlarımla odadan çıkmaya çalıştım. Çalıştım çünkü Uğur beni bırakmıyordu. Sertçe yatağa itip odadan yapabildiğim kadarıyla ayrılırken aklımdan ne geçiyordu bilmiyordum. Lanet olsun ki hiçbir şey bilmiyordum. O şifacılar onu neden geri getirememişti ki? 

Onların yanına gidip geri koymasını istiyordum, ben onun omegasıydım onu tekrar büyütürdüm. Ona gözüm gibi bakar iyileştirirdim. Merdivenleri görebildiğim kadarıyla inerken bana bakan bakışlara aldırmadım. Çünkü hepsi aynı bakıyordu, acınası omega der gibi. 

Bir omeganın bebeğini kaybetmesi çok zor bir durumdu biliyorlardı. Ne yazık ki ben de biliyordum.

Baş omega kolumu hızla tutup kocaman gözleriyle bakarken endişeli olduğunu feromonlarından aldım. Çünkü beni duyduktan sonra bastırıcı otunu sürmeyi unuttuğu çok belliydi. 

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin