49. Savaş'ın Hisleri.

3.9K 358 97
                                    

Sıcacık yorganın altına daha da girip, gözlerimi sıktım. Bir yandan da gülümsemeden edemiyordum çünkü mühür bölgem küçük öpücüklerden dolayı tatlı tatlı gıdıklanıyordu. Bu sıcak yerden kalkmak istemiyordum. Sadece onunla yatağın içinde yaşamaya devam etmek istiyordum. Lakin o buna izin vermiyordu.

"Bebeğim sabah olmuş. Kalkıp yemek yemelisin. Biliyorsun otlarının zamanı geliyor."

Uykunun verdiği rahatlıkla onu onaylayıp daha da sarıldım yorgana. Alfaların vücut ısısı bizden daha fazla olduğu için sabahın soğukluğu bir rüzgar gibi geliyordu. Ama benim için öyle değildi. Bu yüzden Savaş avladığı geyiklerin derisinden bana kalın bir üst yapmıştı. 

Tam bir aydır onunla yeni bir hayata başlamıştım ve hayatımın en güzel anılarını topluyordum. Yeşil gözlerine her baktığımda güzel günlere geçiş yaptığımı görüyordum ve burada yaşayıp kalmak beni ruhen ve bedenen güçlendiriyordu.

Yataktan onun kalktığını anlayıp arkamı döndüm. İlk gün onun kollarında rahatladıktan sonra ertesi gün giyinip ormanın içine gitmişti. Otları bir günde toplayıp gelmişti ve bu konuda çok titiz davranıyordu. 

Bebeklerimizin olmasını çok istiyordu biliyordum ve bu yüzden çok üzgün ve suçlu hissediyordum. Bir alfa olarak kendi neslinin devamını istemek en doğal hakkıydı ama benim yüzümden yapamıyordu. Gözlerim bu düşüncelerle dolarken onun sesini işittim. 

"Aptalca düşünüp o güzel kokunu bozma omega. Tamamen imkansız olsa bile seninle olurdum biliyorsun. Çocuk, önemli ama senin kadar değil."

Kırmızı gözlerini bana diktiğinde kafamı salladım. Ne düşündüğümü feromonlarımdan anlayabiliyordu. Kokum ona acı gelmiş olmalıydı. Yavaşça yaklaşıp yeşil gözlerini meydana çıkarırken alnımı öpünce erimiştim. Şimdi, feromonlarımın tatlı tatlı koktuğunu hissedebiliyordum. Onun da kokusu beni çekiyordu. 

"Eğer hiç şansımız olmazsa Oratio'dan kimsesiz bir çocuk kaçırabilirim biliyorsun. Küçük bir omegayı kaçırırım ve onu büyütürüz." 

Güldüm. Yapamazdı çünkü tehlikeliydi. Ama gözü kara biri olduğu için bir an şüpheye düşmüştüm. 

Oratio'da ailesi ölmüş çocuklar çok büyük bir titizlikle büyütülür ve okutulurdu. Büyüdüklerinde bölgelerine yararlı bir kurt olmaları kaçınılmaz olurdu. 

İliaca Bölgesi'nin o çocuklara saray eğitimi verdirip işi ileriye taşıdığını görmüştüm. Her sabah ciddiyetle çalışan küçük alfalar, onlarca yazı okuyan küçük betalar ve omegalar vardı. Lakapları bile vardı. İliaca halkı onlara kusursuzlar diyordu. Beta Uğur onlardan biriydi. Tek bir işi eksik yaptığını hatırlamıyordum ve ne zaman başım sıkışsa gözlerine bakmıştım. 

"Bu çok tehlikeli. Hem, orada daha rahat bir yaşam sürecektir. Buraya getirip onu büyük imkanlardan mahrum bırakmak olmaz."

Burukça gülümsedi ve elini yanağıma koydu. Bakışlarında bir sürü yaşanmışlık görüyordum. 

"Bazen o kadar imkan, bilgi, güç ve saygı bir özgürlüğe eşit olmayabilir beyaz gülüm. Küçükken bir dersim erken bitse de dışarı çıksam diye çok dua ederdim. Beş yaşımda, sabah beşte uyandırılıp önümdeki koca koca kitapları gece yatana kadar okumaya çalıştığım zamanlar kabus gibiydi ve öğretilen tek şey İliaca'nın akıbetiydi, liderlikti ve düşmanlarımızın yok olması gerektiğiydi. Babam, abimden daha hırslı ve dayanıklı olduğumu düşündüğü için beni yolladı lakin bu beş yaşımdaki bana büyük bir yüktü."

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin