50. Beklenmedik Misafirler.

3.5K 366 186
                                    

Elimdeki et dolu tabağı salona getirdiğim masaya bırakıp derin bir nefes aldım. Öğle yemeği hazırdı.
Gözlerimi kapıya çevirip Savaş'ın ne yaptığını anlamaya çalıştım lakin sesi gelmiyordu.

Gözlerimi şüpheyle kısarak dışarı çıkınca onu görememiştim. Aklıma aşağıdaki gölde yıkanabileceği geldi ve ismiyle ona seslendim.
Cevap vermemesi gözlerimi devirmeme neden olurken gülümsememi de engelleyememiştim.

Tam iki yıl olmuştu buraya geleli.
Bu koca iki yıl boyunca onun gölde yıkanmayı sevdiğini çok net anlamıştım. Alfamın neleri yapabileceğini artık okuma yazma bilir gibi biliyordum.

Bu iki yılda, ben değişmiştim. Hem mental hem de fiziksel olarak bayağı değişmiştim.
Artık bir sürü iş biliyordum ve Savaş bazen et bulmaya ya da benim şifalı otlarımı bulmaya gittiğinde odun kırar, onları taşırdım. Bazen Oratio'ya gizlice girip avladığı geyikleri bir kasaba verirdi ve para alırdı. O para ile de eve, bana güzel eşyalar alırdı.

Ben de onun yokluğunu çok güzel idare ediyordum. Bunda kilo almamın da etkisi büyüktü. Bir kurt olarak her gün et tüketiyorduk ve ben hiç yemediğim kadar yiyordum. Eskisi gibi tombul olmuştum ve kendimi kilolu görmeye başlıyordum.
Eskisi gibi göbeğimden, bacaklarımdan ya da kalçalarımdan kilo vermem gerektiğini düşünmeye başlamıştım.

Kendimi duygusal olarak da güçlü hissediyordum. Tabii üzülüyordum da.
Bu iki yılda, ailemi özlemiştim. Herkes bizi öldü biliyordu.

Ama doğru yerde olduğumu bildiğim ve Savaş'ın söylediği kadarıyla herkesin sağlam olduğunu bildiğim için rahattım.

"Savaş et soğuyor seni boğazlayacağım!"

Savaş'tan öğrendiğime göre Yağmur ile Uğur mühürlenmişti ve ben şaşırmıştım.
İkisi de fazla zeki ve işlerine odaklanan iki betaydı.
Nasıl romantik bir ilişki içine girdiklerini merak ediyordum.

Bu iki yılda bir de bebeğimiz olmadığı için üzgündüm. Gözüme Oratio'dan bir bebek kaçırma fikri artık korkunç gelmiyordu. Ama sonra onu bu dağ başına tıkmak mantıklı gelmediği için içimdeki yasakları çiğnemek isteyen yanımı bastırıyordum.

'Demek boğazlayacaksın beni omega!'

Bana doğru yaklaşan siyah kurdu gördüğümde gülümsedim. Aşağıdan geldiği için gölden geldiğini anlamıştım.
Birkaç tüyü uçlarındaki su damlalarından dolayı parlıyordu.
Kurt formundayken benimle konuştuktan sonra üstüme hafifçe atladı.

Kurt formunda olduğu için feromonları burnumu doldurmuştu ve beni boğazlar gibi yapıp boynumu yalarken çok fazla huylanmıştım.

'Bana kıyamazsın.'

Gülmeye devam ederek onu üstümden çekmeye çalıştım. Tüyleri sıcacıktı ve bu güneşin altında sıcaklamıştım. Ama bir yandan da kokusu beni çekiyordu ve tüylerinin arasına saklanmak istiyordum.
Tuhaf duygular içindeydim.

Yeşil gözlerini bana dikip bakmaya başladığında kafasını okşadım. Kulakları uysalca inmiş devam etmemi beklemişti.
Bu tatlı haline gülümseyip burnunu öptüğümde ise beni tekrar yatırdı ve yüzümü yalamaya başladı.

'Sana nane toplamaya gideceğim. Üşütmüştün.'

"Ama şimdi değil. Şimdi daha iyiyim sıcak bir su içsem geçer. Dönüş ve yemeğe gel."

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin