Özel Bölüm 1

3.5K 270 104
                                    

Bilmem kaçıncı kez elime aldığım kağıdı daha bir dikkatle okumaya çalışırken, kaşlarım çatılmaktan dolayı hafif hafif acımaya başlamıştı. Eski dönemlerin birine ait, farklı bir türden bahsettiğini kendi kafamdan çıkardığım bu yazılar benim için bir hayli zordu. Üstünde tam üç senedir uğraş veriyordum fakat on sayfalık yazının sadece ilk sayfasını zor bitirmiştim. Şimdi ise daha da zorlanıyordum. Çünkü ilgilenmem gereken iki küçük çocuk -biri on yedi diğeri de on iki yaşında-, otuz zeki öğrenci, yeni açtığım bir okul ve on dakikadır eve gelmeyen ve sinirimi zorlayan bir alfam vardı.

Onun tam zamanında gelmesi beni her zamanki sakinliğime ve mutluluğuma kavuşturacaktı aslında fakat o gelmemeyi seçmişti. Neden gelmediğini de düşünmek istemiyordum. Çünkü şu an işiyle ilgilenmiyordu, tek bildiğim buydu.

"O eski, yırtılmış kağıtlarla mısın Demir?"

Sesini duyar duymaz kaşlarım gevşediğinde kağıdı diğerlerinin üstüne bıraktım. Arkamı ona dönmeden tek kaşımı kaldırarak önümde duran kalın ciltli kitapları izledim. Eğer dönersem hiçbir şey anlamayan alfam sinirimi bozacaktı ve minik bir tartışmanın içine doğru sürüklenecektik. Minik dediğim, kitaplarımı ona doğru fırlatmamdı. Bizim minik kavgamız böyleydi.

Bir anda yanağıma hızla ve sesli bir öpücük kondurduğunda bütün sinirimin uçtuğunu hissetmiştim. Birkaç sene önce asla duygularımla hareket etmem diyen Demir şu an bana bakıp umutsuzca kafasını sallıyordu. Yavaşça ona döndüğümde üstündeki kahverengi pelerinin düğümüyle uğraştığını gördüm ve ayaklandım. Onun tam karşısına dikilip düğüm ile kendim uğraşırken yarım ağız biçimde sırıtmaya başlamıştı. Fakat ben hala soğukkanlılığımı korumakta kararlıydım.

"Neredeydin Emre? Kitaplarım seni özledi biliyor musun?"

Yine ona olan sinirimin farkında olmadan ya da öyleymiş gibi yaparak ellerini belime götürüp ikimizi birleştirince derin bir nefes almıştım. Bu alfa asla değişmeyecekti. Onu nasıl aldıysam öyleydi. Açıkçası hala onun neyini sevdiğimi kendime anlatamıyordum. Her şeye bir neden, mantıklı açıklama getirebilen; bir sürü çözülememiş konuları açıklığa kavuşturup en yeni ve sadece zekilerin girebildiği bir öğretim alanın sahibi olan ben bu aramızdaki şeye açıklama yapamıyordum.

Emre sana karşı alttan aldığım için diyordu ama sanmıyordum. Beni ondan daha çok alttan alan olmuştu, o zaman hizmetçilerime kör kütük aşık olmalıydım diyordum kendi kendime. Fakat buna çözüm aramayı bırakalı da yıllar olmuştu.

"Korhan ve Aydın ile görüştüm. Oratio'da bir içecek dükkanında oturduk, konuştuk birkaç dakika. Aslında İliaca'dan direkt gelecektim ama Aydın'ın durumunu konuşmak icap etti. Durumları biliyorsun."

Kaşlarımı bu kez Aydın'ın bölgesi Folio için çattım. Yıllar geçiyordu ve her bölge akıbeti için öyle ya da böyle yenilenmeli, diğerlerine ayak uydurmalı ve güçlü kalmalıydı. Yoksa sonu dağılan sürülerle bir yazılırdı.

Folio bölgesi, beyaz gülün sahibi olduğu ve Doğuş ile Savaş'ın sevgilerinin sembolü olduğu için daha önce görülmemiş biçimde misafir ağırlıyordu ve fazlaca beyaz gül dağıtıyordu. Ekonomileri, aşkın sembolü denilen beyaz gül sayesinde çok fazla katlamıştı. Hatta Thoras ile İliaca'nın özel bayramında inancı bize benzemeyen dahi olsa çok fazla insan gelirdi ve ibadethanenin duvarlarını, demirden kapılarını beyaz güllerle süslerdi. Çünkü Savaş'ın, ibadethanesine bıraktığı beyaz gül sayesinde Tanrısının onu sevdiğine kavuşturduğu düşüncesi her yere yayılmıştı. Bu inanış on yıldır vardı ve biliyordum ki çok çok uzun bir süre devam edecekti. Bütün bunlar sayesinde Folio o gün bütün yılın toplamından da fazla gül ve benzeri çiçekler satardı.

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin