22. İki Büyük Müjde.

5.3K 513 97
                                    

" Belki de hamile misindir?"

O çok korktuğum tepki tam gözlerimin önünde sergilenirken ne diyeceğimi bilemedim bir an. Bana sinirle, kırmızı gözleri ile bakıyordu ve bir omega için en kötü olan, alfasının bebeğini kabul etmemesi senaryosunun içinde tıkılı kalkmıştım.

Benim taşırken bile heyecan ve mutluluktan kendini kaybeden kalbime karşılık aldığım bu tepki çöküşümün başlangıcıydı.
Neden bebeğimizi istemiyor olsundu diye düşünüyor, bir sebep bulamıyordum. Beni sevmiyor muydu?

"İstemiyor muydun?"

Sesimde dolaşan o hayal kırıklığı söylediğim soruyu bile sollamışken kaşları çatıldı.

"Ne saçmalıyorsun Doğuş?
Eğer hamile isen senin yanında bebeğime de kötü davranmışlar demek oluyor bu."

Asıl sinirlenme sebebini söyleyince derin bir nefes aldım. Büyük bir travmanın kıyısından dönmüştüm.

Elini hızla çekip yukarıya çıkmak için geri döndüğünde kollarını sıkıca tutup sırtına sarıldım. Tutuşumu sertleştirip gitmesini engellemeye çalıştım, artık bunları unutmasını istiyordum. Unutmalı, kendi güzel hayatımıza bakmalıydık.
Ve aklımda çok farklı, henüz kabullenmeyeceğimi bildiğim fikirlerim vardı, ailemin yanına gitmek gibi.

"Bunu ben bile yeni anladım Savaş, onlar bilmiyorlar bile. Lütfen bunu unut ve kendi hayatımıza, bebeğimize bakalım."

Hızlı nefes alışı ben konuştukça yavaşlıyordu ve amacıma kolayca ulaşmıştım. Ellerimi gevşetip arkasına döner dönmez o güzel yeşil gözleri yorgunlukla bana odaklandı. Ama kokusunun yoğunluğu bastırıcı ot olsa bile hafifçe belli oluyordu. Tamamen patlayacak bir sevgi gibi kokuyordu. Sevindiği çok belliydi ki gözlerinin içi sinirden bir anda sevinç parıltılarına çevrilmişti.

"Demek sen ikimizden bir parça taşıyorsun. Demek sen; senin gibi tatlı, benim gibi güçlü bir kurdun omegası olacaksın."

Kafamı heyecanla sallayarak ellerimi onun ensesinde birleştirdim. Hafifçe geri çekilip elini karnıma koydu gamzeleri eşliğinde okşadı. Hayran hayran bakan bir çocuk misali hareket ederken kıkırdayarak boynuna girdim, orada bol bol dinlendim.

Daha sonra ayrılıp arkamızdaki masaya ilerledik ve masanın üstüne oturmama yardım etti. Aramızdaki mesafeyi hiç beklemeden kapatır kapatmaz ellerim kendiliğinden onun omzunu buldu.

"Bundan sonra iş yapmanı istemiyorum. Eğer zorlarlarsa ki ben konuştuktan sonra yanına bile yaklaşamayacaklar, hemen yanıma geliyorsun ve anlatıyorsun. Doğuş,"

Tek kaşını kaldırarak bana da kızgın bir ifadeye bürünüp bakmaya başladı. Hafif bir şaşkınlık ve merakla onu izlemeye devam ettim. Elleri belimi hafifçe uyarı niteliğinde sıkıp bıraktı.

" Eğer geçen ki gibi sustuğunu öğrenirsem omega, aramıza soğuk rüzgarlar girer haberin olsun. Ortada seninle birlikte bebeğimiz var ve yine onları masum gösterme çabalarına girersen kötü olur."

Kafamı itaat edercesine sallayıp onun kollarının arasında küçüldüm. Sinirden dolayı gözlerinde kırmızımsı parıltılar bile oluşmuştu. Konuyu istediğim yere çevirmem için kendime bir fırsat sağlayıp ona yaklaştım, sevimlice gülümsedim. Sakinleştirmem ve Onur ile birlikte kendi bölgeme gidebilmem gerekliydi.

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin