36. Kim Olduğunu Biliyor musun.

3.3K 367 103
                                    

"Anladın değil mi Kiraz? Orman tarafına asla yönelmemeleri gerekiyor yoksa kokumdan hemen izimi bulabilirler. Yokluğum fark edildiği an Oratio'ya gölün sessiz kenarlarında rahatlamaya gittiğimi söylersin."

Kafasını endişeyle hızlı hızlı salladı ve Uğur'a döndü. Uğur mektubun izini sürecekti. Tek değildi, ablam onu Oratio'daki mektupların olduğu binada bekliyordu.

 Uğur önümde eğilip yolculuğumuzun sorunsuz geçmesi için bütün iyi dileklerini iletti ve odadan çıktı.

Siyah pelerinimi kafama örtüp aynada kendime baktım. Kendime güveniyordum. 

Kiraz'ın hüzünle parlayan gözlerine döndüm. İçinde dönen hisleri biliyordum. Bunun sonunda neler olacağını biliyordu. Asla iyi tarafı yoktu. Eğer alfam masum çıkarsa ki en çok istediğim sonuç buydu, geri döndüğümde çok kötü sonuçlara maruz kalacaktım. Alfama güvenmediğim her yere yayılacak, büyük nefret toplayacaktım sanki hiç toplamamışım gibi.

 Eğer mührü o kırmışsa daha kötü şeylerin başlangıcı olacaktı. Ona olan bütün güvenim yıkılacaktı. Tıpkı koskoca sarayın bir anda taş parçasına dönüşmesi gibi bütün hayatım, inançlarım un ufak olacaktı.

"Omegam, kendinize dikkat edin ve size değer verdiğimi unutmayın. Siz beni daima koruyup kolladınız, boynumun kesilmesine engel oldunuz. Size hakkımı ödeyemem." 

Bu şekilde konuşması içime bir ağırlığın çökmesine neden olurken kafamı hayır dercesine salladım. Gözlerim doluyordu. Elimi yanağına koydum.

"Sen benim en güvendiğim kurtlardan birisin Kiraz. Ödeyemediğin hiçbir hak kalmadı asla böyle düşünme. Kendine dikkat et ve izimi bulmalarına izin verme." 

Kafasını sallayıp sarayın fazla kullanılmayan, biraz daha eski kısımlarına ilerlemeye başladık. Beni daha önce görmediğim bir kapıdan geçirdi ve zaten kapanmayan kapının ardından hızla kayboldu.

Oradan aşağıya hiç durmadan koştuğumda sarayın eskimiş ve kırılmış taş parçalarının olduğu kısma vardım. Çıkışı daha da büyük ve kırık kayalarla doluydu. Aralarından sıyrılıp orman tarafına doğru koşmaya başladım. Zamanımın her saniyesi değerliydi, bulunmamam için bol dua ettim. 

Gittiğim ormanın sağ tarafı Kahran'a çıkıyordu ve benim tam ortadan gitmem gerekliydi. En sonunda yol izi bulamayana kadar ilerledim ve kocaman ağaçların başladığı yerde durdum. Pelerinimi çıkarıp küçük, kurt formunda taşıyabilmem için yapılmış küçük keseye katlayarak koydum ve kendimi serbest bıraktım.

Dönüşümüm yaklaşık beş saniye sürmüştü ve hiç durmadan koşmaya devam ettim. Kurt formumda iken daha hızlı ve daha çeviktim. Ve de daha hassas duyularım vardı. Rüzgarın yönünün sesi, bazı hayvanların sesi, hepsini ayırt edebiliyordum. Ve bana tehlike çıkarabilecek herhangi bir insan sesi ya da kurt feromonu yoktu. 

Bütün gücümle uzun bir süre koştuktan sonra biraz ağacın dibinde soluklanıp tekrar ileri atıldım. Aslında yolu bulma konusunda sıkıntı yaşayabileceğimi düşünmüştüm lakin tek bir yol geçtiği için zor gelmiyordu. Sadece iki yol ayrımına geldiğimde sol tarafa dönecektim o kadar. 

Bütün gün boyunca deli gibi koşup dinlenme araları vererek akşama kadar yol ayrımına gelebildim. Kiraz'ın bahsettiği sol taraf fazla kötü görünüyordu. Bunun sebebinin ise büyücü betaların yerlerinin belli olmaması, olur da insan girerse geri çekilsin diyeydi. Bizler ise böyle yolların nereye çıktığını biliyorduk. Zira ya büyücü betalar ya da kendini adamış şifacılar gözden uzakta yaşarlardı. 

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin