66. Karanlığın Çöküşü.

3K 324 112
                                    

Meydandaki karışık, üstü başı toz kan olmuş kiminin gözü kiminin kulağı kiminin de başka uzvu olmayan kalabalığa baktığımda içimden tertemiz duygular ve hisler geçiyordu. Bu iki asır gibi gelen iki günün sahibi bizdik. 

Yüzlerde, bedenlerde kalan bu izler kahraman olduğumuzun bir nevi kanıtıydı. Adını bile hatırlayamadığım bölgelerden kurtlar gelip bizimle göğüs germişti düşmanlarımıza ve hepimiz için yapmıştık. Bu düşünceler yorgun bedenimde küçük bir tebessüm oluşturmama yetiyordu. Ve sadece alfalardan ya da betalardan oluşan bir birleşim de değildi.

 Bu savaşın seyrini omegalar değiştirmişti. Hepimiz vardık bu kahramanlık öyküsünün içinde. Bundan sonra omegalar olarak alacağımız saygının hepsini hak etmiştik.

Arkadan gelen boğuşma sesleriyle beraber meydanın ortasını boşalttık. Gözüm tanıdık hiç kimseyi görmüyordu ama güvensiz hissetmiyordum. En önde rüzgarların dokunmak için can attığı siyah saçlarının hareketine uyum sağlayarak gelen kırmızı gözlü alfa ile hepimiz geri çekildik. 

Herkesin gözü ondaydı. Savaşı o kadar usta ve hızlı şekilde idare etmişti ki, sayıları neredeyse iki üç katı kadar olan düşmana geçit vermemişti. Büyük bir liderdi. Diğer bölgeler gelene kadar binden fazla kurt sürüsünü geri püskürtmüştü. Herkesi o kadar güzel eğitmiş, o kadar sağlam yönlendirmişti ki bu devrin yenilmez kurdu denilen kurt oydu.

Arkasından da kalın iplerle elleri bağlanmış, sınır dışı edilen kurtlar gelmeye başlayınca herkesin bakışları değişti. En başında Kahran Bölgesi'nin eski lider adayı Aslan geçerken ben de gözlerimi maviye döndürdüm. Herkes oldukça soğuk bakıyordu, sessizlerdi. Sadece akacak olan kanın sıcak sesini duymak istiyorlardı.

 İlerleyip koca meydanın ortasında durdular ve yıkılmış olan oturak yerlerini, ağaçları ve daha nice parçaları inceledi Savaş. En sonunda gözünü arkasındaki Orhun alfanın kırılmış kurt heykelinde gözlerini gezdirdi.

Elini beline atıp siyah sapı tuttu. Yavaşça parlak kılıcını çıkarırken onun ibadethane duvarına sertçe saplanan kılıç olduğunu hatırladım. Sıkıca kavrarken gözleri yüz kişiye yakın kurtlarda acımasızca geziniyordu. Aklından geçenleri kitap gibi okumuştum, korkutmuştu.

İliaca meydanı kan gölüne dönecekti.

Şans verme ihtimalini düşündüm bir an. En azından Aslan hariç diğerlerinin yaşamasına izin verebilirdi.

Gözünün önüne düşen siyah tutamını geriye atma girişiminde bulunmadan gözlerini hepimize çevirdi. Beyaz tenine küçük bir süs veren gamzeleri yavaşça çıktığında ben de gülümsedim. Bizim de gülümsememize neden olmuştu. Yorgunduk ve bu gülümsememize de saklanmıştı.

 Etrafımdaki kurtların ona olan bakışları gururunu okşuyordu, belliydi. Saygıyla, sevgiyle bakıyorlardı. Dudaklarını yavaşça araladığında hepimiz dikkat kesildik.

"Bu zafer, bütün kurtların tarihine yazılacak bir zafer. Hep beraber, birlik olarak ilk zaferimiz ve bunu tek başıma yapmadım. Herkes, bu günün baş kahramanıdır!"

Herkes onu büyük bir inançla, güvenle onayladı. Daha sonra ellerinde beyaz mendiller olan beta ve omegalar görünce şifacıların geldiğini anlamıştık.

 Ağır olanlar başta olmak üzere şifalarını dağıtmaya başlamışlardı. Aklım bu kez Demir ve abime giderken dua ettim. Şu an bir şifacının evindeydi ve kalbi atıyordu. İyi olacaktı, eski gücüne kavuşacaktı.

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin