45. Hayatta Olma Şansı.

3.1K 351 77
                                    

Işıl ışıl olan gözlerimle ona döndüm. O da aynı ışıltılarla bana bakıyordu. Aylardır görmediğim için sarıldım ve sesi gibi tatlı kokusunu çektim içime. Tıpkı adı gibi olan dudakları ile konuştu. Kiraz'dı. Bana sarayın arkasındaki orman yolunda veda etmiş, bir daha da birbirimizi hiç görmemiştik. 

"Omegam sizi görebileceğimi hiç düşünmezdim. Çok özledim. Hatta bütün sarayın burnunda tütüyorsunuz. Onur omega yerine siz olsaydınız diyoruz."

Gülerek geri çekildim. Hızlı hızlı konuşuyordu. Onu birinin beklediğini gözleriyle birilerini ararken anladım, öylece Oratio'ya gelemezdi. Büyük ihtimalle saraydan bir taşımacı ile mektupları ya da başka armağanları almaya gelmiş olmalıydı. Elimi yanağına koyup konuştum. Ondan bunu istemeyecektim. Başını belaya sokmak son isteyeceğim şeydi. 

"Seni özlemişim Kiraz. Umarım hayatın zorlaşmamıştır." 

Kafasını sağa sola sallayarak burukça tebessüm etti. Onur'un onu suçladığını hatırlıyordum. Baş omega olduktan sonra ona zorbalık etmesi olağandı. Belki de sadece mektupları dağıtma görevine devam eden öylesine bir hizmetçi konumuna dönmüştü. 

"Sadece kendi işimle ilgileniyorum. Bana herhangi bir kötülük yapmadı. Aslında zorbalık yapmıyor Onur omega. Sadece fazla iş yüklüyor o kadar. Bir keresinde ta Kahran'a bir armağan almak için gittiğimi hatırlıyorum." 

Kafamı sallayıp onu dinlemeye devam ettim. Onu, son görüşüm olduğunu düşünüyordum. Gerçekçi bakmam gerekirse, şu an ölüme koşuyordum.

"Siz neden geldiniz? Yapabileceğim bir şey varsa yapabilirim. Gücünüz yoksa eğer benim daima olduğumu bilmelisiniz." 

Olanları tabii ki biliyordu ve gergin bir ses tonuyla sormuştu. Gücüm son raddesindeydi, vardı. Bildiğim tek şey onun yanında olmam gerektiğiydi. Kendim bozmuştum ama yapmak için ölümü göze alacak kadar da delirmiştim. Gerçekten ne istediğini bilmeyen bir aptal gibi hissettim bir an. Ama suçlu olan ben değildim. O kadar kötülüğü yapıp hepsini temizlemeye çalışması aklımı karıştırmıştı. Keşke kötü olup öyle kalmaya devam etseydi dedim içimden. 

"Sadece kendine iyi bak yeter Kiraz. Ve Uğur'a selam söyle. Sizi hiç unutmayacağım, siz de unutmayın." 

Gülümseyerek söylediğim söze kaşları çatılmıştı. Tuttuğu kolumu hafifçe sıkıştırıp geri çekildi. Neler olduğunu, neden veda eder gibi konuştuğumu anlamamıştı. 

"Bu ne demek Doğuş?" 

İlk kez ismimi kullandığı için bir an kaşlarım kalktı. Bu tabii ki sorun değildi. Artık onun hizmet ettiği kişi değildim. Bir sorun yok dercesine kafamı salladığım sırada onu getiren arabacının sesini duydum. Kiraz'ı çağırıyordu. 

"Sadece belki bir daha sizi göremem, dikkat edin demek istedim. Seni çağırıyorlar hadi-"

"Hayır." 

İnanmamıştı. Daha da üsteleyip beni sıkıştırınca geri çekilmeye çalıştım. Gözleri bütün bedenimi süzüp en sonunda gözlerime odaklandı. Ne kadar zayıfladığımı fark etmişti. Gözlerinden beni biraz olsun tanıdığını ve ondan kaçamayacağımı anladım.

"Siz kötü görünüyorsunuz. Gözlerinizin altı mor ve yüzünüzde hiç et kalmamış. Siz çökmüşsünüz. Ve ben sizi eve bırakana kadar asla gitmeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun." 

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin