42. Kırık Heykel.

3.1K 361 150
                                    

Gözlerimi kapatıp açarak tekrar tekrar baktım uzaktaki omegaya.
Neşe omegayı sadece bir kez gördüğüm için belki de benzetiyorum diye düşünüyordum şu an ama ablam çok zeki biriydi. O şaşkınsa yanılmadığıma emindim.

Gülümsüyordu. Gerçekten gülümsüyordu.
Yanına yaşlı bir kadın gelip ona küçük bir bebek verirken gözlerinin daha da parladığını gördüm.

"Çocuk Oğuz'un kopyası. Bebekleri var."

Ablamın sözleri ile daha fazla şaşırırken dikkatle bebeği izledim. Gerçekten Oğuz'u andırıyordu. Lakin dudakları çok tatlıydı. Dolgun dolgun duruyordu. Elindeki mandalina olduğunu tahmin ettiğim meyveyi yemeye çalışırken çok tatlıydı.

"Ama dudaklarını senden almış. Festivallerde satılan şekerler gibi."

Heyecanla onları izlemeye devam ettim. Haklı olabilirdi. Çünkü ne Oğuz ne de Neşe'nin dudakları büyük durmuyordu.
Kahverengi, aynı Oğuz'unki gibi kıvır kıvır olan saçları hafif gözünün önüne gelirken o kadar tatlı duruyordu ki gidip ısırarak sevmek istiyordum.

"Yanına gitsek mi?"

Yönettiğim soruya cevap olarak oraya yürümeye başlayınca ilk kez içimde hoş bir sıcaklık hissettim. Uzun zamandır bebek görmüyordum ve çok güzel bir duyguyla dolmuştum.

"Senin için iyi olabilir. Bebek sevmek iyi gelir. Bebekler omegalara iyi gelir."

Doğru diyordu. Omegaların bebeklere düşkün olması içgüdüseldi. Bebek bizim hayat bağımızdı.

"Acaba nasıl gelmiş?
En son şu şerefsiz bölgeden sürgün etti diye duymuştum."

Daha da yaklaşıp bebeğin dikkatini çektiğimizde bana gülümseyerek ağzındaki mandalinayı çıkarınca ben de güldüm.
Önden iki dişi çok az çıkmıştı.
Beş aylık olduğunu düşünüyordum.

Neşe, bebeğinin sesleri ile beraber bize dönünce o da şaşırdı ve durduk.
Neşe'ye bakmaya devam etsem de büyük dikkatim, elini bana uzatan çenesi mandalina suyu olmuş minik kurttaydı.

Bize büyük ve sıcak bir tebessümle yaklaşınca biz de ona aynı şekilde selam verdik.

"Kan çekiyor olmalı, normalde ilk gördüğü insanlara karşı bu kadar sevecen değildir."

Elini bana uzatan küçük kurdu bana verirken heyecanla aldım kucağıma.
Elindeki küçük diş iziyle kaplanmış mandalinayı benim dudağıma doğru uzatırken güldüm.

Ama aynı zamanda gözlerim doluyordu.
Asla bir bebeğimin olmayacağı gerçeği yüzüme tokat gibi çarparken kalbim nefesimi kesecek şekilde acımıştı.
Gözlerimden akan yaşlar küçük bebeğin dikkatini çekip gülümsemesini yavaşça silerken elini yavaşça yanağımdan akan damlaya götürdü.

Kucağımdaki mucizeyi daha çok kendime bastırıp dudaklarımı onun kıvırcık saçlarına bastırdım. Hıçkırığım ablamla Neşe'nin dikkatini çekerken bebeği almak elini uzattığını gördüm.

Bir an elimi geri çekip bebeği vermek istemedim. Ama geri vermemem imkânsızdı. Bu tatlı şeyin omegası ben değildim. Yavaşça ona verip buruk bir  gülümseme verdim.

İLİACAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin