[Düzenlendi.]
Merhaba siyah kelebekler...
Her insan hayatında bir kez de olsa batar; kimi siyaha, kimi aşka, kimi acıya...
Sizde siyaha bulaşan hikayemizin bir parçası olmak isterseniz buraya tarihi not düşün...
Sizleri çoook seviyorum. Hayatı dolu dolu, keyifle, kim ne der diye düşünmeden çılgınca yaşayın kelebeklerim.
Keşkeleriniz olmasın. Pişmanlıklarınız doğmasın. Yaptığınız her şeye iyi ki diyin.
Sarılın mesela. Onu sevdiğinizi söyleyin çünkü bazen sarılmak için çok geç olabiliyor...
Neyse çok uzatmadan hikayeye geçelim.
[ÖNEMLİ: Bu bölümde başrol karakterin 4 yaşındayken yaşadığı travma anlatılıyor. Bir sonraki bölümde hikâye 17 yaşındaki başrol kızımızın dilinden devam ediyor.]
Keyifli okumalar siyah kelebeklerim.
○• 13 yıl önce ~ Haziran 3 •○
Annem saçlarımı örüp küçücük ellerimden öperdi her gün. Bugün de olduğu gibi sevgisini her an gösterirdi kendinden kopma minik kalbime.
Ser verip sır vermezdi bana. Acısını saklardı yüreğinde ama anlardım ben gözlerinin renginden.
Tedirgindi annem ama bu sefer evdeki mermer merdivenlerden düşeceğim diye değildi korkusu, uzun uzun dalardı annem ama bu defaki akşama hangi yemeği yapacağım telaşı değildi.
Hele kapı çalınca evde dört dönerdi işte onun nedeni hiç değişmezdi. Ama bu gün her günkinden daha bi' asiydi daha bi' düşünceli. Sanki mavi gözlerinin sağukluğu çökmüştü kirpiklerine.
Sanki adım ona yakışmıştı bu gün.
Annem tedirginliğini hissettirmemek için kurabiye yapmak istemişti bana ben de onun yanında tüm hayranlığımla elinin marifetini izledim usulca.
Annem konuşurdu benimle, sanki 4 yaşında küçük bir kız çocuğu değilmişimcesine.
Uzun uzun anlatırdı bana babamı ve gurur duyulası hayatını, sürekli iş için başka ülkelerde yaşadığını, hatta gözlerimin yeşilini ondan aldığımı.
Bilirdim üzülürdü annem ondan konuşunca, o yüzden bende açmazdım konusunu, beklemezdim babamın yollarını.
Rüyalarımda ara ara uğrardı bana onunla yetinirdim rüyalarda.
Her ne kadar hayran olsamda lafı çıkmazdı ağzımdan sırf annemin yüzüne yağmur yağmasın diye.Hepi topu 3 kez görsem de sevdirmişti bana o adamı. Uzun boylu ince yapılı takım elbiselerinin içinde görmüştüm annemle konuşurlarken kapının kilit boşluğundan, bir kez de evin dış kapısında.
O hep dışarıdaydı ben hep içeride. Aslında yanına gitmek isterdim hep, o yüzden ebe olmak için sobelemek gerektiğini söylerdi annem.
Ebe olmak için sobelenmek olduğunu bilirdim gerçeklerin, hep tam tersi olduğunu bilirdim ama babama yanlış öğretmişlerdi saklambaç oynamayı.
Annem yinede terslikleri görse bile kimseyi kötülemezdi içimi dışımı sevgiyle çevrelerdi.
Ben düşüncelere daldığım yerden sıyrılırken annemde ellerini yıkadıktan sonra kurabiyeleri fırına verdi , bir kitap aldı eline. Rasgele açtı bir sayfayı.
Başladı okumaya, hem gözleri doldu hem anlattı bana kurdun yuvadan kaçırdığı, koyunun kuzusunu.
Neden ağladığını anlamasamda bana belli etmeden sildi akmak için zaman kollayan göz pınarlarını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SOBE |
Romance"Sana hayatında hiç sevilmediğini iliklerine kadar hissettirdiler mi Devin? Uyuyunca geçmeyen yaralar bıraktılar sana da?" Uzunca kirpiklerinden süzülen acı... İçimde birkaç parça umut kırıldı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan devam etti. "Üzerini y...